'Suyu Kara Bahtı Kara Ergene' National Geographic'de

National Geographic Türkiye Dergisi`nin Haziran 2012 sayısında Ergene Nehri`nin kirliliğine yer veriliyor

TAKİP ET
Yazılarını Hilmi Hacaloğlu`nun kaleme aldığı fotoğrafların ise Tolga Sezgin`e ait olduğu makalede, National Geographic Türkiye Dergisi`nin Haziran 2012 sayısında Ergene Nehri`nin kirliliğine yer veriliyor

Bir zamanlar Trakya'ya bereket getiren Ergene'nin tertemiz suyu 30 yılda toprakları zehirleyecek denli kirletildi. Şimdiyse eski günlerine dönmesi için çareler aranıyor. National Geographic Türkiye Dergisi Haziran 2012 sayısında Ergene Nehri ve bu nehirde oluşan kirliliği tekrarda gündeme getirmiş.Yazılarını Hilmi Hacaloğlu`nun kaleme aldığı fotoğrafların ise Tolga Sezgin`e ait olduğu makalede, National Geographic Türkiye Dergisi`nin Haziran 2012 sayısında Ergene Nehri`nin kirliliğine yer veriliyor. Fotoğraflar ve yazılardan oluşan 8 sayfayı Ergene kirliliğine ayıran dergide, Ergene Nehri`ndeki kirlilik, nehrin kimyasal zenginliği olarak nitelenerek kirliliğe farklı bir açıdan bakılıyor. Vize`den, Çerkezköy`e, Karamusul`dan Çorlu`ya kadar pek çok yerleşim yerinde vatandaşlarla yapılan söyleşilerin de aktarıldığı metinde, Istıranca`nın eteklerinden doğan bu suyun, pırıl pırıl bir rüya gibi olduğu ancak Çerkezköy`e oradan da Çorlu`ya ulaştığında adeta karabasana döndüğü vurgulanıyor.

Dergide yer alan yazıda, "Bir zamanlar Trakya'ya bereket getiren Ergene'nin tertemiz suyu 30 yılda toprakları zehirleyecek denli kirletildi. Şimdiyse eski günlerine dönmesi için çareler aranıyor. Kar yok, yağmur da... Ama rüzgâr öyle keskin esiyor ki, insanın kanı donuyor. Şanına layık bir Trakya soğuğuna rağmen manzara insanı ısıtıyor. Çam ormanlarının arasında bembeyaz, incecik ve şırıl şırıl akan buz gibi su, tam karşımda ele avuca gelmez bir yeni yetme gibi hınzır hınzır gülümsüyor. Istranca'nın eteklerinde Kırklareli, Vize'ye bağlı Çakallı'daki bu pırıl pırıl ab-ı hayatın bir benzerini birkaç tepenin ardında sararmış solmuş yaprakların arasında suyun ip gibi aktığı Kaynarca'da görebilirsiniz. Antikçağın en büyük fatihlerinden Pers Kralı I. Darius'un 'dünyanın en güzel sularına sahip' övgüsüyle taçlandırdığı Doğu Trakya'nın yaşam pınarı Ergene Nehri'nin doğduğu topraklardayız.

'Bu rüya gibi su, Çerkezköy'e oradan da Çorlu'ya ulaştığında adeta karabasana dönüşüyor' diyor, yaşamının son üç yılını Ergene'nin kurtarılması mücadelesine adayan Gürcan Kırım. Organik tarım yapma umuduyla baba ocağına dönen Gürcan Hanım, Ergene'deki kirliliği görünce taşın altına elini koymakta tereddüt etmemiş. Şimdi Ergene Hayata Dönsün Platformu'nun en etkin üyelerinden. Eh, ne de olsa, Trakya'nın asi köyü Karamusullu. Lüleburgaz'ın şirin yerleşim merkezi, bu sıfatı hak ediyor çünkü herkesin sustuğu, 'çevre'yi umursamadığı 90'ların ortalarında ilk 'Ergene Hayata Dönsün' eylemi bu köyde yapılmış.

Köy meydanında yaptığımız sohbetin ardından soluğu o eylemi örgütleyenlerden Ali Kula'nın yanında alıyoruz. Kula, şimdilerde bölgede bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kalan üretici kooperatiflerinden Köy-Koop'un şube başkanı. Yıllardır metruk köy mektebinin yanı başındaki Köy-Koop'un küçük karanlık odasında o tatlı Trakya şivesiyle Ali Dayı anlatıyor, biz dinliyoruz: 'Çocuktum, te 50-55 sene önce. Oynardık suda, balık da tutardık. Hatırlarım bir arkadaşım vardı, Memet. O tertemiz suya bata çıka akşamı ederdik. Sonra gün batarken babası çağırırdı biraz da hiddetli bir adamdı. 'Geliyim buba, bir daha dalıyım geliyim' diye bağırırdı Memet, kulakları çınlasın. Sonra kışın buz tutardı, tabii su az. Koyun kemiklerini tahtaya çakar kayardık. Şimdi öyle kimyasal var ki buz da tutmuyor su!'

Köyde geziyoruz. Kurumuş çeşmenin yanından geçip Cambaz Hüseyin'in evinin önünden sola kıvrılıyoruz, Karıştıranlar'ın köşeyi de döndük mü karşımızda olanca haşmetiyle Ergene. Su oldu mu kümes hayvanları bayram eder ya köylük yerde, burada manzara pek öyle değil. Yol boyu bize refakat eden kazdan, ördekten buralarda eser yok. Misafir olduğumuz evin sahibi Altan Bey'e soruyoruz, 'Neden suda değiller yoksa hava soğuk olduğundan mı girmiyorlar Ergene'ye?' Babasını genç yaşta yitirdiğinden erkenden ailenin sorumluluğunu üstlenmiş kavruk yüzlü çiftçi gülüyor. 'Gitmezler, içinde kurbağanın bile yüzmediği nehre hayvan yaklaşır mı?'Briketten yapılma evden içeri giriyoruz. Pencereden görünen her yer onun tarlası. Zamanında şekerpancarı da ekmiş, mısır, buğday hatta ayçiçeği de. Şimdi yalnız buğday, biraz da arpa. 'Sana komik gelecek ama ilk zehir (kimyasal atık) atıldığında Ergene'ye, bilmeden sevindik. O gün okula gitmedim, boyumca -o zamanki değil, ha bugünkü boyumca- üstü yosun tutmuş yayınlar, sazanlar topladık. Yiyebildiğimizi yedik, yiyemediğimizi bir güzel tuzladıktan sonra bidonlara bastık.'Lakin vaziyetin saadet değil de felaket olduğunu anlamak fazla zaman almamış yoksul Trakya çiftçisi için. 'Sonra bir baktık, dere boyunda meyve ağaçları kurudu. Suya girilmez oldu. Gebe hayvanlarda 'buzak atma' sık görülmeye başladı. Ve en kötüsü de toprağın yapısı bozuldu.' Altan Kırım'a soru sormaya ne hacet. En ufak ayrıntıyı bile atlamaktan korkarcasına heyecanla cümleleri sıralıyor. O gün bugündür toprağın bereketi bitmiş. 'Gübreliyoruz ama su kusuyor. Geçen yıl tarlalar yemyeşildi, bir taşkın oldu, sular çekildiğinde bütün ekinler sapsarı kaldı. Nikelden tut da kadmiyum, kobalt, antimona kadar her türlü kimyasal var nehirde.'Ergene Nehri'ndeki kimyasal zenginliği (!) araştırmalar da doğruluyor. Dr. Ferzan Avşar ve arkadaşlarının 2001'de, Yeşim Gökdemir'in 2006'da, Dr. Necmi Beşer ve arkadaşlarının 2007'de yaptığı çalışmalarda, 'Ergene suyuyla sulanan pirinçlerde kurşun ve bakır içeriklerinin diğer su kaynaklarıyla sulananlara göre yüksek olduğu' ayrıca 'bitki örneklerinde demir, bakır, manganez ve çinko, ağır metallerden de kurşun, kobalt ve nikel belirlendiği' vurgulanıyor. Ergene'deki kirliliğe yıllardır dikkat çeken Prof. Faruk Yorulmaz, 'Kirlilik bir tahmin, bir kuşku, bir varsayım falan da değildir. Ergene'yi gören herkes simsiyah renginden, havadaki kötü kokudan hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kirliliği ta ciğerlerine kadar hisseder' deniliyor. Dergide yer verilen yazıda, bir zamanlar Trakya`ya bereket getiren Ergene'nin tertemiz suyunun 30 yılda toprakları zehirleyecek denli kirletildiği, şimdi ise eski günlerine dönmesi için çareler arandığı da kaydediliyor.

Bakmadan Geçme