Uzmanından 'Duygusal Yeme Bozukluğuna dikkat!' uyarısı
Kaygı, stres, sevinç, üzüntü gibi duyguların çok yoğun hissedildiği durumlarla başa çıkabilmek için yemek yeme ihtiyacı olarak tanımlanan duygusal yeme bozukluğu, sağlık açısından önemli sorunlar oluşturabiliyor. Duygular ve yemek yeme davranışı arasında sanıldığından daha ''içli dışlı'' bir ilişki olduğunu söyleyen Uzman Psikolog M. Utku Tohumcu, açlığın fiziksel mi yoksa duygusal mı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
Bireyler öfkelendiklerinde ya da kendilerini baskı altında hissettiklerinde normalden daha fazla yiyecek tüketebilirler. Bu durumda olumsuz duygulara karşı gelişen aşırı yeme eğilimini anlatan bir yeme bozukluğu ortaya çıkabilir. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Uzman Psikolog M. Utku Tohumcu, bu durumun ortaya çıkış sebepleri, tetikleyen nedenler ve başa çıkma yollarına ilişkin tavsiyelerde bulundu.
"Sadece üzüntü değil, heyecan da bu durumu tetikleyebilir!"
Yemek yeme alışkanlıklarının çoğu senaryoda yalnızca fiziksel açlığı doyurmanın ötesine geçip duyguları yönetmenin de bir yolu haline gelebildiğini aktaran Uzman Psikolog Tohumcu, "Tanım olarak duygusal yemek yeme davranışı, fiziksel açlıkla ilişkisi olmayan ve aslında sadece o duygusal ihtiyaçların yemek yoluyla karşılanmaya çalışıldığı bir davranıştır. Stres, kaygı, yalnızlık gibi olumsuz duygular kadar, kutlama ve heyecan gibi olumlu hisler de bu durumu tetikleyebilir. Özellikle stresli anlarda yüksek kalorili, şekerli veya yağlı yiyeceklere yönelmek yaygın olan bir davranış kalıbıdır. Bu yiyecekleri tükettiğimizde beynimiz dopamin ve seratonin gibi olumlu duygulanıma sebep olan nörotransmiterleri salgılar. Ancak duygusal yeme davranışında bu mutluluk kısa sürelidir ve çoğu zaman yerini suçluluk ya da pişmanlık gibi duygulara bırakır" ifadelerine yer verdi.
Bu davranış neden ortaya çıkar?
Bu davranışın oraya çıkma sebeplerine de değinen Uzman Psikolog Tohumcu, "Yoğun iş temposu, sosyal ilişkilerdeki problemler veya yaşamın getirdiği belirsizlikler gibi konular çoğu zaman stres ve kaygıyı da beraberinde getirir. Bu durum kişilerin yemek yemeyi bir rahatlama aracı olarak kullanmaya yönelmesine neden olabilir.Çocukluk döneminde duygularımızı yemekle bastırmaya alışmış olabiliriz. Örneğin, üzgün bir çocuğu tatlıyla teselli etmek, yetişkinlikte benzer davranışlara kapı aralayabilir. Yani aslında bu davranışta alışkanlıklar da bir hayli önemli bir rol oynar. Buna ilave sosyal destek eksikliği, yalnızlık ve bunun beraberinde getireceği olumsuz duygularda kişiyi yiyeceklerle bir tür “duygusal bağ” kurmaya itebilir.Duygusal yeme davranışı kişi için başlangıçta iyi ve rahatlatıcıymış gibi görünse de zamanla kişinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlığını olumsuz etkileyen bir döngü haline gelebilir" şeklinde açıklamada bulundu.
Peki bununla nasıl baş edilir?
Her şeyden önce kişinin yemek yeme isteği hissettiğinde, kendisine bu isteğin fiziksel bir açlık mı yoksa duygusal bir ihtiyaç mı olduğunu sorması gerektiğini vurgulayan Uzman Psikolog Tohumcu, "Farkındalık, kişinin yeme davranışını kontrol edebilmesi noktasındaki en önemli adımdır.Kişi eğer bu soruya duygusal yanıtını veriyorsa o esnada bu durumla başa çıkabilmek için kendisine ‘'sağlıklı'' bir alternatif bulmayı ya da bu davranışı ertelemeyi deneyebilir.Bu noktada yaşadığı duygusal güçlüklerle başa çıkmakta çok zorlandığını hissediyorsa profesyonel destek alma seçeneğini de değerlendirebilir. Bilinmelidir ki, duygusal yeme davranışı kişi için bir sağlık sorunu olmanın yanında duygusal ihtiyaçları ifade etmenin de bir yoludur aslında. Yemekle kurulan ilişki yeniden değerlendirilerek hem bedenimizi hem de zihnimizi daha sağlıklı bir hale getirebilmemiz mümkün" ifadelerine yer verdi.