Kaliteli uyku kansere karşı da koruyor!
Uyku kalitesi, çocuğun sağlıklı gelişiminde çok önemli bir faktör. Uykuyu sağlıklı kılan ise gece karanlığında salgılanan melatonin hormonu.
Melatoninin eksik salgılanması ise pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bunlardan biri de kanser. Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. İnci Ayan, bu nedenle çocukların erken uyutulmasını ve cep telefonları, tablet ya da bilgisayar kullanımına sınırlandırma getirilmesi gerektiğini söylüyor.
Çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 30’unu oluşturan löseminin nedenleri ve risk faktörlerine yönelik çalışmalar devam ediyor. Hastalığın çeşitli sebeplerle vücuttaki tümör baskılayıcı genlerin işlevlerini kaybetmesi ve/veya vücutta onkojenik genlerin aşırı aktivite kazanması sonucu ortaya çıktığı biliniyor. Özellikle son yıllarda çocukların teknolojik aletlere yatkınlığının artması nedeniyle konuyla ilgili hız kazanan çalışmalar ilginç verileri de ortaya çıkarıyor. Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. İnci Ayan, bu doğrultuda, elektromanyetik alan maruziyeti ve melatonin hormonu eksikliği ile kanser artışı arasında ilişki olabileceğini belirtiyor. “Elektromanyetik uyarılar çocukların büyüme ve gelişmesinde önemli olan ve uykuda, karanlıkta salgılanan melatonin hormonu eksikliğine de neden olarak, DNA tamir mekanizmasına zarar veriyor. Bu durum da kanser gelişmesi için önemli bir risk oluşturuyor” diyor. Bu nedenle çocukların erken uyutulması ve elektromanyetik dalga saçan cep telefonları, tablet ya da bilgisayarlardan sınırlı ölçüde yararlanmaları tavsiye ediliyor.
Pek çok nedeni var
Her ne kadar çocuklarda lösemi tedavisinde yüz güldüren sonuçlara ulaşmak mümkün olabilse de asıl önemlisi bu ortamı yaratan ve kanser için zemin hazırlayan risk faktörlerine maruziyeti mümkün olduğu kadar en aza indirmek. Zira istatistiklere göre son 10 yılda tüm çocuk kanserlerinde yüzde 11,5 artış saptandığı görülüyor. Üstelik bu artışın devamlılık gösterdiği ve her yılda ortalama yüzde 0,7 arttığı bildiriliyor. İstatistiklere göre, en çok beyin tümörleri, akut lösemiler ve kemik tümörlerinde artış görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. İnci Ayan, artışta radyasyon, nükleer atıklar, elektromanyetik kirlenme, sanayi atıkları ile hava su ve toprağın kirlenmesi, besinlerde ürün artırıcı kullanımının artışı, tarım ilaçlarının bilinçsiz ve denetimsiz kullanımıyla bazı virüs hastalıklarının sorumlu tutulduğunu söylüyor.
İlk 5 yaşta görülme sıklığı artıyor
Lösemi her yaşta ortaya çıkmakla birlikte sıklıkla ilk beş yaşta görülüyor. Birçok kanserde olduğu gibi lösemide de erken teşhis tedavi başarısını etkilediği için ebeveynler ve çocuklarla yakın ilişkide olan kişilerin belirtiler konusunda çok dikkatli olması gerekiyor. Ancak özellikle daha hareketli bir yapısı olan çocuklarda ortaya çıkabilecek belirtiler ‘çocukluk ya da yaramazlığına’ bağlanarak atlanabiliyor. Löseminin en tipik belirtileri olan vücutta morluklar, kol ya da bacak ağrıları da çok hareket etmeye bağlanarak atlanabiliyor. Prof. Dr. İnci Ayan, çocuklarda; solukluk, kol bacak veya vücudun diğer kemik kısımlarında giderek artan ağrılar, vücudun farklı bölgelerinde morluklar, sık ateşlenme, boyun ve başka bölge lenf bezlerinde şişlikler, karında şişlik, dalak bölgesinde ağrı, halsizlik gibi belirti ve şikayetler karşılaşıldığında zaman kaybetmeden hekime başvurmak gerektiğinin altını çiziyor.
Erken tanıyla tedavi edilebilen bir hastalık
Lösemiyle ilgili araştırmalar yoğun şekilde devam ederken, risk kategori ve tedaviye yanıtın belirlenmesi konusunda bazı önemli parametrelerin tanımlandığını söyleyen Prof. Dr. İnci Ayan, doğru tanı, risk gruplarının doğru belirlenmesi ve riske göre hızla tedaviye başlamanın sonuçta elde edilen başarıyı etkilediğine işaret ediyor. Bu doğrultuda günümüzde lösemi hastalığında risk gruplarına göre yüzde 30-80 oranında başarı sağlanabildiğini anlatan Prof. Dr. İnci Ayan, “Çocuklarda löseminin başlıca tedavisi kemoterapi olup ihtiyaca göre de kan ve kan ürünleri desteği, koruyucu ve gerektiğinde tedavi edici antimikrobiyal tedaviler de kullanılabiliyor. Hücre tipi ve risk grubuna göre ilk tedavinin sonunda veya hastalık tekrarında kötü hücreler temizlendikten (remisyon sağlanmasının ardından) sonra kök hücre nakli yapılabiliyor. Bununla birlikte yaklaşık 2-3 yıl devam eden tedavi süresince beslenmeye dikkat etmek, moral desteği sağlamak, enfeksiyonlardan korunmak ve oluştuğunda tedavi etmek ve belirli ölçüde izolasyon da tedavi başarısını etkileyen diğer faktörler arasında yer alıyor” diyor.
Haber Merkezi