Ayhan Tunca

119 f-KAÇ SÜLEYMAN, MUSA GELİYOR!

Ayhan Tunca

Süleyman Çelebi dönemini en iyi anlatan biri olarak kabul edilen şair Ahmedi'ye göre bu "ayş u işret" yaşamının sonu gelmeyecek veya gelmemelidir...

Bu hülyasını şu beyitlerle dile getirir:

Ömr bağına erişmesün hazan

Yirini kimse getürmesin cihan

Ama bu zevk u sefa âlemi çok sürmez...

Musa, Rumeli yolundadır artık...

Üstelik ağabeyi Mehmet adına, en büyük ağabeyi Süleyman'ı devirmek için, son derece kararlıdır...

Mehmet'in bu konudaki güvenini kazanma yolunda, sabırla bir başka insan modeli çizmeyi başarmış, taht derdi olmayan, hayatını sadece okumaya adanmış biri görüntüsü vermiştir.

Mehmet onu kullanacağını sanadursun...

O,Mehmet'in desteği ile Süleyman'ı devirecek, sonra Edirne'de tahta kendisi oturacaktır...

Nitekim böyle olur...

***

Olay, özetle şöyle yaşanmıştı...

Musa, Süleyman'ın askerleriyle, önce Çatalca taraflarında karşılaştı ve ona yenildi...

Süleyman, onu takip etmedi ki; tarihçiler bunu onun en büyük yanlışlarından biri sayar.

Musa, Romanya'ya kaçtı...

Ama Süleyman'dan giderek memnun olmayan bazı kumandanların kendisini davet etmesi üzerine yeniden harekete geçti...

Gazimihaloğlu Mehmet'te onun saflarına geçmişti ve Musa onu Beylerbeyi yaptı.

İki kardeşin askerleri bu kez, Sofya yakınlarında karşılaştılar ve Süleyman tarafı yenilgiye uğradı.

Musa bütün hızıyla Edirne'ye yönelmişti ki, işte tam o günlerde Süleyman'ı uyaran bütün paşaları rezil etmişti Süleyman...

Son uyarı başka paşadan geldi ki; buna uyarıdan öte, Süleyman'ı apar topar kaçmaya zorlamak bile denebilir.

Timurtaş Paşa'nın torunu Karaca, Süleyman Çelebi'yi hamamdan peştemal ile sararak hamamın dış kapısına kadar taşıdı ve orada giyinmesini sağladıktan sonra kaçırdığında, gerçekten de, Musa'nın adamları, hamama üçbeşyüz metre kadar yaklaşmışlardı...

Ahmedi şöyle anlatıyor:

"Emir Süleyman ah u vah edip içerüde eyidirdi ki, eyvah ne müşkil işe tuş olup nenün gibi belaya mürtekib oldum diye, geceyi bekledi. Gece olunca atlanup, İstanbul'da dostu imparator yanına kaçıp sığınmak için bir Türkmen klavuzla firar yolunu tuttu."

g-SÜLEYMAN ÇELEBİ'NİN ÖLÜMÜ İÇİN FARKLI YAKLAŞIMLAR

Tarihçi Yılmaz Öztuna; Süleyman Çelebi'nin ölümünü kısaca şu cümlelerle aktarmıştır:

"Baskına uğradı, Edirne'yi terk etti; yolda katledildiğinde, tarih 18.5.1410'nu göstermekteydi ve o,35 yaşındaydı... Saltanatı yedi yıl, dokuz ay,21 gün sürmüştü..."

***

Süleyman Çelebi'nin ölümü veya öldürülmesi konusundaki tespitler, çeşitlilik arz eder...

Örneğin Ahmedi'ye göre; peşine takıldığı klavuz onu, Düğüncülü denilen ve kendisi gibi Türkmenlerin yaşadığı köye götürdü.

Türkmenler etrafını çevirip adamlarını öldürdüler, onu da bağladılar. O sırada Musa çelebi yetişti ve Koyun Musası denilen adamını gönderdi. Koyu Musa onu boğarak öldürdü.

***

Edirneli Tarihçi Oruç Bey'e sorsak; o, şunları anlatacaktır:

Emir Süleyman kaçdı,bir köye vardı düşdi.Ol köye Düğünci köyü dirlerdi Bir köy idi.Ol köy halkı Emir Süleymanı bilüp dutup teftiş itmedin katl itdiler.Emir Süleyman Allah rahmetine vardı rahmete vasi'an.Emir Süleyman merhum yedi buçık yıl beglik itdi.

Musa Çelebi tahta geçüp beg oldukda Düğüncilü halkını getürüp:Niçün benden destursuz karındaşımı öldürdünüz diyü,ol köy halkını oglı ile,kızı ile,eviyle yakdı helak itdi"

***

Carolın Fınkel, Rüyadan İmparatorluğa ait kitabında, Süleyman Çelebi'nin ölümünü adeta esrarengizleştirir:

"...Süleyman kısa süre sonra Edirne yakınlarında Musa'nın emriyle (eğer ismi bilinmeyen bir tarihçiye inanılabilirse, sarhoşken) idam edildi ve meydan Mehmet ile Musa'ya kaldı."

***

Prof. Dr.Yaşar Yücel ve Prof.Dr. Ali Sevim'in, ortak çalışması olan Türkiye Tarihi'nde konu şöyle verilir:

"...İçkinin etkisi gidip aklı başına geldiği zaman geceleyin İstanbul yönüne kaçtı ise de yolda köylüler tarafından yakalanarak Musa Çelebi'nin adamlarına teslim edildi ve derhal boğdurulmak suretiyle 18 Mayıs 1410'da öldürüldü."

***

Erol Toy, Azap Ortakları adlı ünlü romanında, Süleyman Çelebi'nin öldürüldüğü köyü Kırklareli yakınlarında bir yer olarak gösterir ve adını Doğancılar olarak verir.

Kırklarelili tarih yazarı ve araştırmacı Nazif Karaçam'a göre ise, söz konusu olayın yaşandığı köy Kırklareli iline bağlı Babaeski ilçesinin 20 merkez ilçe köyünden biridir ve yaklaşık 1400 nüfusa sahiptir.

Adı; Düğüncülü'dür...

Karaçam'ın derlediği bilgilerde olay şöyle anlatılır:

"...Çaresiz, yalnız ve desteksiz kalan Süleyman Çelebi'nin artık yapacak bir şeyi yoktu. Üç yakını ile Edirne'den İstanbul yönüne kaçarken, saltanatı döneminde zulüm gören Babaeski'nin Düğüncülü Köyü'ne geldi...

Halkı Türkmen olan Düğüncülü köyünden beşkardeş ava çıkmışlardı ve karşılaştıkları Süleyman Çelebi'yi atı ve giyiminden tanıdılar...

Köyün maharetli okçularından olan beşkardeş, yakından görmek için merakla Süleyman Çelebi'nin önüne çıktılar. Ancak Süleyman Çelebi korkuya kapılarak yayını aldı, bir okla kardeşlerden birini, sonra ikincisini bir taraftan öteye deldi. O zaman öteki kardeşler üçü birden perişan durumdaki Sultan'a fırlattılar. Süleyman Çelebi düşünce başını gövdesinden ayırdılar. Tarihler 17 Şubat 1411'i gösteriyordu.

Ancak Musa Çelebi Düğüncülü köyünün bu hareketini iyi karşılamamış:

'Bir hükümdara köylünün baş kaldırması, ihanet etmesi haklı olamaz; anlaşmazlık ağabeyim ile benim aramdadır' diyerek huzura gelen köylüleri kovmuş ve tüm köy halkını evlerine kapatıp köyü ateşe vermiş, cümlesini köyle birlikte yakmıştır.

Süleyman Çelebi'nin bu köye verdiği toprakları da geri alan Musa Çelebi'nin, bu olayı yaşaması sonrasında Anadolu uleması Trakya'da toplanmıştır."

Sürecek...

Yazarın Diğer Yazıları