
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN YILLARI VE EDİRNE 46
Ayhan Tunca
HAYDİ VİYANA'YA!
Son seferden bu yana neredeyse iki buçuk yıl geçmişti ve Padişah bu zamanı genellikle İstanbul'da yaşamıştı.
Bu arada İkinci Vezir Mustafa Paşa'nın öldüğünü, yerine Rumeli Beylerbeyi Kasım Paşa'nın getirildiğini hatırlatalım.
Şimdi 10 Mayıs 1529...
250 bin asker,300 top,22 bin deve, on binlerce katır ile İstanbul'dan çıkarak yine yollara düzülmüştür Osmanlı ordusu...
Bu dördüncü sefer-i hümayunudur Kanuni'nin; ama Macaristan'a yapılanların ikincisi...
Bu defaki neden?
Neden olacak? Çünkü kendisine koruması için teslim edilen Macaristan'ı, Almanya'ya karşı koruyamamıştır Zapolya...
Bırakınız Budapeşte'yi Budin'i) Carona'yı bile koruyamamış, Kral Ferdinant'ın casuslarına çaldırmıştır...
Caronadeyip geçemeyiz...
Çok önemlidir...
Öyle ki; Macaristan krallarının iç içe geçmiş iki taçtan oluşan bu tahtı giymemeleri durumunda Macar halkı bu kralı ciddiye bile almaz...
Çalınmıştır Carona...
Koş Bali Bey koş!
Bali Bey bu!
Ondan kurtuluş olur mu hiç!
Koşar...
Ve Viyana yolunda yakaladığı hırsızlardan geri aldığı Carona'yı,4 Eylül günü, Kanuni'ye gönderir...
Evet!
Bu kez 20 Ağustos 1527'den beri işgal altında bulunan Budin'i geri alıp,Almanları,Macaristan'dan atmak için yollara düşmüştür Osmanlı ordusu...
Ve sadece Viyana alınmayacak, Almanya seyyar ordusu yakalanıp yok edilecekti.
ÖNCE EDİRNE
10 Mayıs (bazı kitaplarda 11 Mayıs) günü Davutpaşa meydanından kalkan ordu,29 Mayıs'ta Edirne'ye geldi.
Tam da o gün Edirne'de havanın bozduğu ve sanki uzun süre bu şekilde kalacakmışçasına, fırtına ile karışık, şiddetli bir yağmur başlamıştı.
Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa, askerleri ile Edirne'de orduya katıldı.
O gün divan kuruldu...
Bütün paşalar burada padişahın elini öpme şerefine nail oldu.(Ruzmane-i Süleymani)
Ramazan günleriydi ve Şeker Bayramı'nın Filibe'de kutlanması öngörüldü.
Ordu,26 Mayıs'ta Edirne'den ayrılırken yağmur bütün şiddeti ile yağmaktaydı.
NAKKAŞ ALİ BEY'İN KULAKLARINA KAÇAN YILANLAR
Zorlu bir yolculuktur bu...
Meriç Nehri taşmış, köprüleri alıp götürmüştür...
Bazı askerler ağaçlara çıkarak hayatını kurtarmıştır ama ağaç üstüne çıkanlardfan Nakkaş Ali Bey'in bu sırada başına gelenler hala anlatılır.
Ne yapsın Nakkaş Ali?
Can havliyle tırmanmıştı o da ağaçlardan birine...
Ama o ne?
O tepelere tırmandıkça su onu kovalamaktaydı adeta...
Tırmandı Ali Bey!
Taki tırmanıp tutunacak yer kalmadı... Su yükselmekte...Ali Bey ağzına değdi değecek olduğunda su;yukarıya kaldırdı başını...
Eyvah!
Yılanlar...
Küçük küçük yılan yavruları... Ali Bey'in kulaklarını sığınacak bir delik sandılar ki besbelli; kulaklarına yönelmesinler m i!
Neyse!
Bağırış çağırış, kurtardı Ali Bey kendini sudan ve yılanlardan...
Ama bilenler ne zaman ki bu sefere gidişten söz eder; Ali Bey en çok anlatılanlar arasındadır...
ALTIN SANDALYEYE OTURTULDU ZAPOLYA
20 Haziran'da Sofya ovası Osmanlı'nın bayrakları ile şenlendi.
Sultan Süleyman, Mohaç'a ulaştığında, otağını da burada kurdu...
Zapolya, elçisi Laçka ve 6 bin atlıdan oluşan bir süvari birliği ile buraya bağlılığını sunmak üzere gelmekteydi ve Vezir-i azam İbrahim Paşa onu, 50 yeniçeri ve 50 süvarisi ile onu karşıladı ve 20 Temmuz'da, Kanuni'nin Zapolya'yı,20 Temmuz günü resmen kabul etmesi kararlaştırıldı.
***
O gün, Otağ-ı Hümayu'nun iç tarafında saray ve ordu ağaları saf tutmuş, onların arkasında yay ve oklarını donanmış Solaklar yer almıştı.
Dış tarafta yeniçeriler çift taraflı dizilmişlerdi.
Onlardan sonra ise, sağda sipahiler ve Rumeli askerleri, solda da silahtarlar ve Anadolu askeri yerini almıştı.
***
Sultan Süleyman, Zapolya'yı ayakta karşıladı...
Üç adım ileri yürüdü ve öptürmek üzere elini uzattı.
Bazı tarihlere göre Kanuni, Zapolya ile İbrahim'i tahtının karşısına koydurduğu altın sandalyelere oturtmuştu.
Bazılarına göre ise, Vezir-i azam İbrahim Paşa ile Kasım Paşa sol tarafta ayakta durdular, Padişah, Zapolya'ya, sırmalı üç (dört) baş cins at ile yine sırmalı dört kaftan hediye etmişti.
Yanoş, havalara uçmuştu sevincinden...
***
Tam da o günün akşamı, İstanbul'dan gelen iki ulak Hürrem'den bir aşk namesi getirmişlerdi Padişah'a...
Padişah, öptü kokladı bu nameyi; ulaklara hediyeler verdi...
Hürrem Sultan, efendisi gittikten sonra gözlerine uyku girmediğini yazmaktaydı mektubunda.
"Sensiz yaşamak ne mümkün, saadetimin sermayesi" demekteydi...
***
20 Ağustos'ta Mohaç'tan kalkan ordu,3 Eylül günü Budin önlerine geldi...
Tam beş gün sonra Almanlar şehri ve kaleyi Türklere teslim ettiler...
12 Eylül'de, Zapolya geldi ve Kral Sarayı'nda taç giydi.
Yeniçeri Sekbanbaşısı tacı Macar Kralı'nın başına giydirdi.
Bu defa Budin, Hasan Bey'e teslim edilmişti, çünkü Zapolya'nın, bu şehri, kendi askeriyle Almanlara karşı,0u xxcv hy.ç yeterince savunmadığı da ortaya çıkmıştı...
--SON--