
PROTOKOL TRİBÜNÜ MACERAMIZ?!..
Beyazıt Sansı
Bugünkü yazımızda bizim şu ünlü Protokol Tribünü Davetiyesi’nden söz etmek istiyorum.
Yazılarımızı okuyanlar anımsayacaklardır: Davetiyeyi aldığım gün “23 sene sonra gelen davetiye” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sevinçliydim, gururluydum. Çünkü Tarihi Kırkpınar’a bir resmi marş kazandırmış bir şair-bestekâra artık hak ettiği üzere Kırkpınar’da Protokol Tribünü’nde yer veriliyordu. Hem de eşiyle birlikte.
14 Temmuz Cumartesi günü Karaağaç’taki evimden çıkarken; kocaman ve süslü püslü davetiyemi de yanıma aldım. Evden çıkarken hanıma “Ben çıkıyorum. Sen Sarayiçi’ne geldiğinde beni çaldır, çıkar seni alırım.” dedim.
Protokol Tribünü önüne geldiğimde saat 12’yi biraz geçiyordu. Kapıdaki görevliler elimdeki kocaman davetiyeyi gördüklerinde “Hocam hoş geldiniz. Tribün sizi bekliyor.” dediler.
Protokol Tribünü’nün merdivenlerini çıkarken gördüğüm manzaraya inanamadım. Protokol Tribünü ağzına kadar doluydu.
“Ben nereye oturacağım?” diye tanıdık bir görevliye sordum. Görevli kardeşimiz “Hocam istediğin yere oturabilirsin.” dedi. Ben tekrar görevliye döndüm ve “Oturacağımız koltukta adımız yazmıyor mu?” diye sordum. Görevli kardeşimiz de “Hayır hocam. Herkes boş bulduğu yere oturuyor” dedi.
Benim aval aval tribünde bir yer bulurum diye arandığımı fark eden bir saygın kişi “Hocam, sizin en ön sırada olmanız gerekmez mi?” diye kendince benim durumumu değerlendirmişti. En sonunda Protokol Tribünü’nün en arkalarında bir yerde yer bulabilmiştim.
15 Temmuz Pazar günü ise daha kötü bir sürpriz bizi beklemekteydi. Protokol Tribünü girişinde bu kez Valilik görevlileri iş başındaydı. Sağ olsunlar hepsi ayrı ayrı iltifat edip “Hoş geldiniz” dediler. Ancak ve ne yazık ki, Valilik Protokol listesinde Beyazıt Sansı ismi yer almıyordu.
Demek oluyor ki; bizim Protokol Tribünü davetiyemizin hükmü buraya kadardı. Ancak Valilik görevlisi kardeşlerimiz, benim ayakta kalmama gönülleri razı olmadığı için kendi aralarında bir çözüm ürettiler. Ve beni Belediye Başkanı’nın özel misafirlerini ağırladığı tribünde bir yere oturttular.
Bu hikâyeyi şöyle sonlandırmak istiyorum; Bu Protokol Tribünü’ndeki koltuklara oturanlar kimlerdi? Ne iş yapıyorlardı? Edirne’ye ve ülkeye kazandırdıkları neydi ya da nelerdi? Edirne’de, Sarayiçi’nde, Kırkpınar’ın şöleninde Kırkpınar Marşı’nı yazan Beyazıt Hoca’nın işlevi, bunların yaptıklarından daha mı değersizdi?
Ben yazmaktan yoruldum. Bu sorunun cevabını siz verin.