Cuma Sohbetleri

BERAT KANDİLİ

Cuma Sohbetleri

Berat Gecesi bir kurtuluş gecesidir

                İşledikleri hata, kusur ve günahlarını itiraf edip Cenabı Hakka tövbe istiğfarda bulunan kişinin ilahi rahmete nail olup affedileceği umulduğu için bu geceye Berat Kandili (Kurtuluş Gecesi) denilmiştir. Kader’deki “ilahi program”ın yürürlüğe girdiği gecedir Berat gecesi.  Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Hâ Mîm. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz.” Duhan 1-7

                Müfessirlerin bir kısmı, ayet-i kerimede geçen “Mübarek Gecenin” Berat gecesi olduğunu ve bu gecede Kuran-ı kerimin topluca dünya semasına indirildiğini; Kadir gecesinde ise, bölüm bölüm Hz. peygambere inmeye başladığını ifade etmişlerdir.

Her önemli işin bu gecede hikmetli bir şekilde ayrımı ve seçimi yapılır.

Bütün insanların gelecek seneye kadar rızıkları, ecelleri ve diğer işleri bu gecede yazılır, görevli meleklere teslim edilir. İbn-i Abbas'tan rivayet edildiğine göre, hikmetli işlerin birbirinden ayırt edilmesi şu şekilde olmaktadır: Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada kaydedilir. O yıl hacca gidecek hacıların sayısı bile bu arada takdir olunur. Herkesin, her şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir

Rızıkla alakalı defterler Mikail (as)’a verilir.

Savaşlarla ilgili defterler Cebrail (as)’a verilir.

Ameller nüshası dünya semasında görevli melek olan İsrafil (as)’a verilir

Ölüm ve musibetlerle ilgili defter de Azrail (as)’a teslim edilir.

Fahreddin er-Râzî"nin açıklamasına göre bu defterlerin düzenlenmesi Berat Gecesinde başlar, Kadir Gecesi’nde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.

                Berat Gecesinin İslam Âleminde derin bir saygı ile kutlanmasının sebepleri nelerdir?

                1.Kıblenin değişmesi bu gece olmuştur.

                İslam’ın ilk yıllarında Kâbe putlarla dolu olduğu için, Müslümanlar namazlarını Mescid-i Aksa’ya doğru yönelerek kılıyorlardı. Bu itibarla hicretten sonra Mescid-i Nebi’nin mihrabı Kudüs yönüne yapılmıştı. Hâlbuki Peygamberimiz, Hz. İbrahim’in kıblesine yönelmek istiyordu. Kâbe’yi arkasında bırakıp Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmak Hz. peygambere çok ağır geliyordu. Mekke’de namaz kılarken Peygamberimiz Kâbe’yi Mescid-i Aksa ile kendi arasına alırdı. Bu suretle hem Kâbe’ye, hem de Kudüs’e yönlenmiş olurdu.

                Yahudilerin “Muhammed bizim kıblemize dönüyor da dinimizi beğenmiyor” demeleri Hz. peygamberi fazlasıyla üzdüğünden, sürekli kıblenin değiştirilmesini bekliyordu. Bu durum Medine’ye hicretten sonra on altı ay kadar daha devam etti.

Peygamberimiz hicretin ikinci senesi Şaban Ayı’nın on beşinci Salı günü Bişr bin Benam’ın validesini ziyaret için Beni Seleme yurduna gittiğinde mescitte öğle namazının ikinci rekâtını eda ederken, Kâbe’nin kıble olduğunu beyan eden bakara suresi 144. ayeti nazil oldu: (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. Bakara 144

Bu vahiy üzerine peygamberimiz namazdayken Kâbe-i Muazzama tarafına döndü. Cemaat de birlikte Kâbe’ye doğru yöneldiler ve böylece namazı eda ettiler. İşte bunun için o mescide “Mescid-i Kıbleteyn” iki kıbleli mescit adı verildi.

                2.Afv-ü mağfiret rahmet ve duaların kabul olunduğu mübarek bir gece olması.

                Sevgili Peygamberimiz hayatı boyunca sürekli ümmetini düşündüğü bir gerçektir. Bunu Cenabı Hakka yapmış olduğu dualarında da açıkça görmek mümkündür. Hz. Aişe validemizden rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyruluyor: Peygamber (sav)'in bir gece (Şa'ban'ın on beşinci gecesi) odamdan ayrıldığının farkına vardım. Hemen Onu aramaya çıktım. Bir de baktım ki o Bakî’ mezarlığında, başını semâya kaldırmış halde bana: Ya Aişe, Allah ve Resûlünün sana haksızlık etmelerinden mi korktun? Buyurdular. Ben de dedim ki: “Ey Allah’ın Rasûlü, hanımlarından birinin yanına gittiğinizi zannetmiştim. Bunun üzerine O şöyle buyurdu: Şüphesiz Allah Teâlâ Şaban ayının yarısında dünya semasına iner ve (Beni) Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha çok günahları veya günah işleyenleri bağışlar. İbni Mace, İkame, 191 ”Allah Teâlâ, Şabanın on besinci gecesi (Beraat gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asî olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.” (Tirmizî, Savm, 38).

                3.Berat gecesinde yapılan ibadetlerin, tövbe istiğfarın fazileti çok büyüktür. Allah’ın rahmeti o gece kulları üzerine sağanak sağanak yağar.

                Bu geceye mahsus özel bir namaz yoktur. Bu gece hakkında rivayet edilen yüz rekât veya daha az rekât namaz kılmanın faziletine dair öteden beri yapılan rivayetlerin aslı yoktur. Bu konuda en güzel örneğimiz, efendimizin hali ve onun şu sözüdür: “Bu geceyi kaim olarak (Namaz kılarak), gündüzünü de saim (oruçlu) olarak geçirin” ilgili hadis şöyledir: “Şaban ayının yarısı (Beraat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve şöyle der: Yok mu af dileyen, onu affedeyim. Yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim. Yok mu bir derde müptela olan ona afiyet vereyim. Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen diyerek sabaha kadar devam eder.” (İbn Mace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm,38).

                 Görülüyor ki, Berat gecesi, dua ve istekleri kabul edildiği, günahların bağışlandığı çok mübarek bir gecedir. Zamanlar aslında birdir. Ancak Cenâb-ı Hak; kullarının ibadetlerini kat kat mükâfatlandırmak, dua ve isteklerini kabul etmek, tövbelerini kabul ederek, günahlarının bağışlanmasına imkân ve fırsat vermek üzere bazı zamanları daha faziletli kılmıştır.

                Bu gece şu kişiler genel affın dışındadır?

                Peygamberimizin hadislerinde belirttiği, günahları bağışlanmayacak olanlar şunlardır:

                1.Allah'a şirk koşanlar.

                2.Ana-babalarına isyan eden, hizmetlerini görmeyip, haklarını eda etmeyen evlatlar.

                3.Alkollü içecekleri içmeye ve faiz yemeye devam edenler, vazgeçmeyi düşünmeyen, bu konuda tövbe, istiğfarı aklına getirmeyenler.

                4.Büyücülük yapıp gaipten haber verme işiyle meşgul olanlar

                5.Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenler.

                6.Adam öldürüp, yaptığı bu büyük günahtan pişmanlık duymayanlar

7. Gururlu ve kibirli olanlar.

8. Akrabalarla ilişkileri kesenler.

                Üç aylar ve bu aylardaki geceler diğer aylardan ve gecelerden daha faziletlidir. Ahiret hayatının ebedi olduğunu eğer hatırlarsak bu gecelere daha çok ehemmiyet vereceğiz. Bu dünyadan ayrıldıktan sonra bir daha geri dönüş yok. Ne kadar ah etsek, ne kadar üzülsek ve ne kadar pişman olsak da bu hayata veda ettikten sonra dönüşümüz yoktur. Bu sebeple Küçük hesapların peşine, geçici dünyanın aldatıcı sevgilerine takılmayalım. Sevgili Peygamberimizin bir hadis-i şerifini sizlerle paylaşmak isterim: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır.” İbni mace 4261

                Ömür çok kısa. Göz açıp kapayıncaya kadar geçmektedir. Hayat her an sona erebilir. Geçen sene beraber olduğumuz, kendisiyle muhabbet edip gülüp eğlendiğimiz nice insanlar aramızdan ayrıldı. Bizler de bir gün sevdiklerimizden ayrılıp gideceğimizi unutmamalıyız.

                Herkes kendini denetlesin

                Böyle geceler kişinin kendini denetlemesi bakımından oldukça önemli bir fırsattır. Hazret-i Ömer (ra) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz.” Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük gün için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, Öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.” Ayet-i Kerime’de de şöyle buyrulmaktadır: Ey iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdardır. (Haşr, 59/18)

Şaban Ayı ve Berat Kandili hayatı yeniden inşa etme zamanı olmalıdır. Tıpkı vücudun zaman zaman muayeneden geçirilmesi gibi manevî dünyamızı adeta bir check-up yapmalıyız. Her mü’min, kendini denetlemeye, değerlendirmeye çalışmalıdır. Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp, geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalı ve kendimize sormalıyız:

•Allah ile aram nasıl? Onun istediği gibi bir kul olabildim mi?

•Allah’a karşı kulluk vazifemi yapabiliyor muyum?

•Beni ondan uzaklaştıran kötü alışkanlıklarım var mı?

•Peygamberin sünnetini, ahlakını yaşayabiliyor muyum?

•Ruhumuzu İslâm’ın güzellikleriyle süsleyebildik mi?

•Bir Müslüman olarak İslâm’ı ne derece özümseyebildik?

•İslâm ahlâkını ne kadar hayata geçirebildik?

•Ailemiz ve çocuklarımız için üzerimize düşen görevleri yapabildik mi?

•Cennet haktır dediğimiz, inandığımız ve onu arzuladığımız halde ona layık neyimiz var?

•Cehennem haktır diyor, ama cehenneme sokacak kötülüklerden uzak durabiliyor muyuz?

•Ölümün hak olduğunda şüphe yok. Şu anda ölüme hazır mıyız?

•Kendi suçlarımızı düzeltip tövbe etmek varken, onun bunun ayıbıyla neden uğraşıyoruz?

•Kaç yetimin başını okşadık, karnını doyurduk, üstünü giydirdik?

                Günahlardan nasıl korunmalıyız?

Şeytanın vesvese ve hilelerinden kaçtığımız ve korunduğumuz gibi günahlardan da öylece kaçıp korunmalıyız. Bir kötülükle, bizi günaha sokacak bir şeyle karşılaşınca:

                – Allah’ı hatırlamalıyız.

– Kabir sorgusunu, cehennem azabını gözümüzün önüne getirmeliyiz.

                – Kaçınıp, korunmanın mükâfatını hatırlamalıyız.

                – Haram olan, günah olan şeyle ilgilenmemeli, onu hemen terk etmeliyiz.

                Mevlana şöyle anlatıyor:

                Biri, krala sormuş: “günahtan nasıl korunurum? Kral, bir tulum zeytinyağını kucağına vermiş yanına da kılıçlı bir adam dikmiş. Bir damla dökerse kellesini uçurun, demiş. Sorduğuna pişman olmuş... Çarşı Pazar dolaşmış gelmiş ama kan ter içinde kalmış. Kral sormuş:

                – Döktü mü?

                – Hayır.

                – Çarşı pazarda ne ve kimleri gördün?

                – Aman efendim ben kimseyi görmedim. Nasıl görebilirdim” demiş.

                – İşte günahtan korunmanın yolu. Günahla, günah işleyenlerle ilgilenmemek. İlgilenmemiz gereken şeylerle gereği kadar ilgilenemiyoruz. Bunun içindir ki, sıkıntılardan kurtulamıyoruz.

Bir gün ağzımızın tadı bozulacak, ölüm gelip çatacak, zevkleri, ihtirasları bıçak gibi kesecek. Onun için kötü olmanın, kötü yaşamanın bir anlamı yoktur.

                Hz. Peygamber: “Hacerü’l-esved, cennetten indiğinde sütten beyazdı. Onu insanların günahları kararttı” demiştir.”.(Tirmizi Hac,49)

                Günahlar bizim de kalbimizi karartıyor. Eğer önemsemediğimiz günahların kokusu olsaydı yanımıza yaklaşılır mıydı? Eğer küçük gördüğümüz günahların rengi olsaydı yüzümüze bakan mı olurdu? Bakın fişleniyoruz, filme alınıyoruz. Sağımızda ve solumuzda yazıcı melekler var. Her amelimizi yazıyorlar...

                Pişmanlık bu dünyada olmalı

Tövbe ve pişmanlık kapısı son nefesi verinceye kadar açıktır. Ayette şöyle buyruluyor: “Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.” (Müminun 99-100) Peygamberimiz de şöyle buyuruyor: “Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Bunlar Recebin ilk (Cuma) gecesi, Şabanın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir.” (Beyhaki, Sünen, Şuabül-İman, 3/342)

                Ümit kesmek yok

Müslüman, durumu ne olursa olsun asla ümitsizliğe kapılmaz. İşlediği günah ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın rahmetinin daha büyük olduğunu unutmamalı. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki, Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Zümer , 39/53 Hz. Peygamberde şöyle buyurmuştur: “Eğer Mü’min, Allah katında olan azabı bilmiş olsaydı, hiç kimse cennet ümidine kapılmazdı. Kâfir de eğer Allah katında olan rahmeti bilmiş olsaydı, hiç kimse cennetten ümidini kesmezdi.”Tirmizi deavat 100

Bu geceyi nasıl değerlendirelim?

                Bu gece mağfiret gecesi, bu gece af dileyenlerin, günahı ne kadar çok olursa olsun, isterse binlerce koyunun üzerinde bulunan kıllar kadar olsun, affedildiği gece, bu gece rızık isteyenler için rızkın bolca verildiği gece, bu gece dua etmek isteyenler için duaların reddolunmadığı gece, bu gece dertleri olanlar için dertlerine şifa gecesi, bu gece gönüllerin gecesi, kandil gecelerini ihya etmek, gönlümüzü ihya etmektir. Böyle gün ve geceler bizim için bir fırsattır. Bu sebeple bu gece şunları yapmak, bu günün feyiz ve bereketinden nasiplenmeye vesile olacaktır inşallah.

    1.Tövbe ve istiğfar yapmak

                Hayatımızın her anında hataya düşen biz kullar için yaptığımız hataları gözden geçirmenin en güzel anlarından biri de kandil geceleridir. Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” Tahrim 8 “Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” Nur 31

                Bu gece, işlediğimiz günah, hata ve isyanlarımız için Yüce Rabbimize tövbe edelim, istiğfarda bulunalım. Sevgili Peygamberimize tabi olarak tövbemizi çokça yapalım. Çünkü peygamber: Ey insanlar, Allah’a tevbe edin. Zira ben günde yüz kere O’na tövbe ediyorum. (Müslim, Zikr, 42) buyurmuştur. 

                Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım. Tirmizi Deavat 100

                Günahlar insanların sırtında yüktür. Bu gece bu yükü hafifletme vaktidir. Bunun yolu ise tövbedir. Tövbe için samimiyetle pişmanlık duyup bir daha günah işlememeye söz vermelidir.

     2. Kur’an-ı Kerim okumak

    Bu gece Kuran okumaya özen gösterelim. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir..(Müslim Namaz 42) Ölmüşlerimizin ruhlarını Yasinler, Tebarekelerle, hiç olmazsa ihlâs ve fatiha sürelerini okuyarak şad edelim.

     3. Salâtü selâm getirmek

     Bu gecede âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimize olan bağlılığımızı ve ona olan sevgimizi çokça salât ve selam getirmekle ifade edeceğiz. Salavat getirmek esasen rabbimizin emridir: “Şüphesiz Allah ve melekleri peygambere salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” Ahzap 56

     4. Kaza veya nafile namaz kılmak

     Geçmiş günlerimizde kılamadığımız namazlar var ise, bu geceyi kaza namazı kılarak geçirelim. Hiç olmazsa, en azından beş vakit (bir günlük) geçirmiş olduğumuz namazlardan kaza edelim. Üzerimizde kaza borcu yok ise nafile namaz kılalım, böylelikle kandil gecesini ibadetle geçirmiş, ihya etmiş oluruz. Efendimiz (sav) bir hadisinde şöyle buyurur: “Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ihya etmiş gibidir. Kim sabah namazını da cemaatle kılmışsa gecenin tamamını ihya etmiş gibidir.” (Müslim, Mesacid 260, (5656)

     5. Ziyaretleşme

                Anne ve babalarımızın hayatta ve yanımızda ise ellerini öpmeli, onların hayır dualarını almalı, uzakta iseler telefon açmak suretiyle bu feyizli gecede kendilerini memnun etmeye çaba göstermeli, dualarıyla hayatımızı güzelleştirmeliyiz. Bu gece anne babasına asi olanların af dışında tutulmuş olduğunu unutmayalım. Kur’an-ı Kerim’de bu hususa şöyle işaret edilmektedir: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” İsra 23-24

     6. Küslerin Barışması

     İslam Müslümanların birbirleriyle üç günden fazla küs kalmasını meşru görmemiş, hatta bu husus haram kılınmıştır. Hepimiz insanız, hepimizin hataları olmaktadır. Yüce Rabbimiz merhamet sahibidir ve merhamet edenleri sevmektedir. Bu sebeple, nefsanî arzularımızın esiri olmadan eşimize, çocuklarımıza, akrabamıza, komşularımıza ve beraber yaşadığımız insanlara karşı bir gönül kırıklığımız varsa bu mübarek gece ne müsait bir gecedir. Ayette şöyle buyrulur: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” Hucurat 10

                Rabbim bu geceyi bizlere mübarek kılsın... Bizleri bu gece kurtuluşa erenlerden eylesin… Berat Kandilimiz mübarek olsun…

İSMET GENCER

CEZAEVİ VAİZİ

Yazarın Diğer Yazıları