
DÜNYA VE AHİRET DENGESİ
Cuma Sohbetleri
DÜNYA VE AHİRET DENGESİ
Allah Teala insanı en güzel şekilde yaratmış, neye ihtiyacı varsa vermiştir. Dünya insanın emrine amadedir. İnsanın ihtiyacı olan su, hava, toprak, güneş, gıda maddeleri, sebzeler, meyveler vesaire her şey en güzel şekilde yaratılarak insanın emrine verilmiştir, insanın ihtiyacı olup da Allah Teala’nın yaratmadığı bir şey yoktur. Bu kadar güzellikler neticesinde de insanoğlundan iki şey istenmiştir. Birisi dünyanın imar edilmesi yani insanın rahat yaşayabilmesi için gerekli çabayı göstererek hayatın kolaylaştırılması için çalışmasıdır. İkincisi ve daha önemlisi ise ahiret yani ölümden sonraki hayatı için hazırlık yapmasıdır ki bu da ancak dengeli bir şekilde hem dünyaya hem de ahirete çalışmakla olur. Bu dengeyi sağlayabilmemiz için de Allah Teala ayetler indirmiş, Rasülüllah sallellahu aleyhi ve sellem de hadisi şerifleriyle bizleri aydınlatmıştır. Önce ayeti kerimelere bir göz atalım ve anlamaya çalışalım. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” Bu ayette Rabbimiz önce ahirete çalışıp sonrada dünyadan nasibimizi unutmamayı emretmektedir. Öncelik ahret olduğuna göre kişi öncelikle Allah’ın emrettiği ibadetleri yerine getirmelidir. Bu ibadetleri yaptığımız zaman ne kadar zamanımızı alır? Günlük olarak yapmamız gereken ibadet beş vakit namazdır ki bu da bir saat için de eda edilebilir. Günlük olarak Rabbimiz bizlere yirmi dört saatlik bir ömür vermekte bunun yirmi üç saatini bizlere hediye etmiştir ki bununla hem dünyalık işlerimizi halledelim hem de istirahatımızı yapalım. Burada da görüyoruz ki öncelik ahirete vermek şartıyla dünyaya çok çalışmamız da bir sakınca bulunmamaktadır. Yani sabah namazını kıldıktan sonra öğlene kadar, öğlen namazını kıldıktan sonra ikindiye kadar, ikindi namazını kıldıktan sonra akşama kadar, akşamı kılınca yatsıya kadar, yatsıyı da kılınca sabaha kadar dünyaya çalışmamızda ya da istirahat etmemizde bir sakınca yoktur. Böylelikle dünya ahiret dengesini sağlamış oluruz. Ayeti kerimenin ikinci emri ise Allah Teala’nın yaptığı iyilik gibi bizlerinde iyilik yapmasıdır ki Allah’ın yaptığı iyilikleri saymaya kalsak bitiremeyiz. Çünkü bizlerin ihtiyaç duyduğu her şeyi Rabbimiz yaratmış ve yaratmaya devam ediyor. Bizler de iyilik yapmaya devam etmeliyiz. Velev ki dünya da tek başına kalsak bile iyiliğin bayrağını taşımaya devam etmeliyiz. Birilerinin kötülük yapması bizlerin iyilik yapmasından vazgeçmesine sebep değildir. Çünkü bizim Rabbimiz bizlerden iyiliğe devam etmemizi istemektedir. Ayette Rabbimizin bizlerden istediği üçüncü emir ise yeryüzünde fesat çıkarmamaktır. Huzurlu yaşamanın çaresi kötülüklerden uzak durmaktır. Rabbimiz başka bir ayette de şöyle buyuruyor:
“Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” Bu ayeti kerimede servetin ve oğulların dünyaya ait şeyler, Salih amellerin ise ahirete ait kalıcı ameller olduğu bizlere bildirmektedir. Dünya da rahat etmek için servete ve oğullara ihtiyacımız var, ahirette rahat etmek için de salih amellere ihtiyacımız var. Bunun için namazımızı, orucumuzu, sadakamızı, zikrimizi, duamızı artırmalıyız ki ebedi hayatımız da rahat edebilelim. Başka bir ayeti kerime de ise Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.
(Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.” Bu ayeti kerimede de insanın nefsinin hoşuna gittiği şeyler anlatıldıktan sonra bunlardan daha hayırlısının Rabbimizin katın da yani cennet hayatın da olduğu bildirilmektedir. Dünyada olanlara sahip olmak için ne kadar çaba harcıyoruz oysa ahirettekileri elde etmek için daha çok gayret sarf etmeliyiz. Çünkü dünyadakiler geçici ahirettekiler ise daha hayırlı ve de ebedi. Allah’ın rızasını kazanmak ise en büyük kazanç ve bahtiyarlıktır, yarışan bunun için yarışmalıdır.
Peygamber Efendimiz de hadisi şeriflerin de dünya ve ahiret dengesini en güzel şekilde anlatmaktadır ki onlardan birkaçı şöyledir:
Katâde, Enes (b. Mâlik)’e şöyle sormuştu: “Hz. Peygamber’in (sav) en çok ettiği dua hangisiydi?” Enes şöyle cevap verdi: “(Allah Resûlü) en çok şöyle diyerek dua ederdi: “Allah’ım, bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (M6840 Müslim, Zikir ve dua ve tevbe ve istiğfar, 26)
Urve’den rivayet edildiğine göre, (Osman b. Maz’ûn’un kendisini ibadete adadığı için eşini ihmal ettiğini Hz. Âişe’den işiten) Resûlullah (sav) Osman ile karşılaştı ve şöyle buyurdu: “Ey Osman! Ruhbanlık bize (Müslümanlara) emredilmedi...” (HM26418 İbn Hanbel, VI, 226)
Enes b. Mâlik’in rivayet ettiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kimin niyeti âhiret olursa Allah onun zenginliğini kalbine yerleştirir, iki yakasını bir araya getirir ve dünya boyun eğmiş bir şekilde ona gelir. Ki¬min niyeti de dünya olursa Allah onun fakirliğini iki gözü arasına koyar ve onun iki yakasını bir araya getirmez; zaten (ne kadar hırslı olursa olsun) kendisine ancak onun için takdir edilen dünyalık gelir.” (T2465 Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 30)
Kays, Fihroğulları’ndan Müstevrid (b. Şeddâd) şöyle derken işitmiştir: “Allah Resûlü (sav) buyurdu ki: ‘Vallahi, âhiretin yanında dünya(nın konumu), ancak birinizin şu (işaret) parmağını denize daldırması gibidir; (parmağının) ne ile döneceğine bir baksın!’” (M7197 Müslim, Cennet ve sıfatu naîmihâ ve ehlihâ, 55)
Enes b. Mâlik’ten rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Niyeti en yüce olan insan, hem dünyasının hem de âhiretinin işlerine önem veren mümindir.” (İM2143 İbn Mâce, Ticâret, 2)
Bu hadisi şerifler de dünya ve ahret dengesini güzel yapmamız gerektiğini bizlere öğretmektedir. Çünkü insan hem dünya da hem de ahirette huzurlu ve rahat olmak ister. Bunun için iki dünyaya da çalışmalıyız ki zaten Müslüman ancak bu şekilde Allah Teala’nın rızasını kazanabilir. Rabbim cümlemize rızayı ilahiyi kazanmayı nasip eylesin.