Cuma Sohbetleri

GÜNAH KAVRAMI VE BÜYÜK GÜNAHLAR

Cuma Sohbetleri

Günah; Farsça bir kelime olup, dinde suç sayılan, Allah’ın yasak ettiği söz ve davranışlar demektir. Allah’ın yapın dediği bir şeyi yapmamak günah olduğu gibi, yapmayın dediği bir şeyi yapmak da günahtır.  Bir örnek olmak üzere, Allah, inananlara namaz kılmayı oruç tutmayı emretmektedir. Ergenlik çağına gelen aklı başında her Müslüman, Allah’ın bu emrini yerine getirmekle yükümlüdür. Böyle bir kimse namaz kılmayacak mazeretsiz olarak oruç tutmayacak olursa büyük günah işlemiş olur.  Kuran, günahları, büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayırır. Ancak büyük ve küçük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında fazla bilgi vermez. Konu ile ilgili ayetlerden bir tanesinde şöyle buyrulur: Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere sokarız. Nisa 31

Şüphesiz günahların hepsi eşit değildir. Bir adamı haksız yere dövmek ve yaralamak günah olduğu gibi, onu öldürmek de günahtır. Fakat bunlar, aynı seviyede değildir.  Bedrüddin Ayni diyor ki:                     

-Günahın büyüklük ve küçüklüğü izafi yani bağıntılıdır. Bir günah ki, ondan daha büyük bir günah varsa, o günah kendisinden daha küçük olana nispetle büyüktür. Ayni, Umdetü’l-Kari, 12, 216Bu itibarla günahlar, birbirlerine nispetle büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayrılır.

Büyük Günah Büyük günahın, herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanımı yoktur. İslam âlimleri bu konuda farklı tanımlar yapmışlardır. Bu tanımlardan birisi ve belki de en uygun olarak kabul edileni şu tanımdır: Taftazani, Şerhu’l-Mekasıt, 2, 175-176                                       

-Allah’ın adam öldürmek, zina etmek gibi, ceza tayin ettiği ve işleyene Cehennem’de azap edeceğini bildirdiği her günah, büyük günahtır.Kuran’da şunlar büyük, şunlar ise küçük günahlardır şeklinde bir sınıflandırma yapılmamış, ancak yasaklanan hususlar genişçe yer almıştır. Hadislere gelince; Efendimiz (as) değişik hadislerinde buyuruyorlar ki: Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allaha şirk koşmak, anaya babaya İtaatsizlik etmek ve yalancı şahitlik yapmaktır -yahut- yalan söylemektir. Müslim iman 38

                Bir başka hadisinde; Helak edici Yedi şeyden kaçının!— Bunlar nedir yâ Resulâllah? Diye sorulunca: Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı haksız yere katletmek, yetim malı yemek, faiz yemek, düşmana hücum anında harpten kaçmak, namuslu, kendi halinde olan mü'min kadınlara zina iftirası atmaktır. Buyurdular.

 Bu gibi bazı hadislerde sayı bildirilmiş ise de, büyük günahlar bunlardan ibaret değildir. Efendimiz, bu ve benzeri sayı bildiren hadisleri ile büyük günahlardan toplumu fazlası ile etkileyenlere dikkat çekmiştir. Yoksa bunlardan başka büyük günah yoktur demek istememiştir. Nitekim sayı bildiren hadislerde yer almayan bazı günahların da büyük günah olduğunu bildirmişlerdir. İşte bu hadislerden birisi de şudur: Abdullah ibn Amr (ra) şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.): “Büyük günahların en büyüğünden birisi, kişinin anasına babasına lanet etmesidir.” buyurdu. Kendisine orada bulunanlar: “Ya Resulallah, insan anasına babasına nasıl lanet eder?” diye sordular. Resulullah: “O kimse birisinin babasına söver, o da karşılık olarak onun babasına söver; yine o kişi birisinin anasına söver, o da karşılık olarak onun anasına söver.” buyurdu. (Buhârî edep 4)

Demek ki, ne Kuran’da ne de hadislerde, büyük günahlar şunlardır, bunlardan başka büyük günah yoktur, gibi bir ifade yer almamaktadır. Bunun için İslam âlimleri bu konuda da farklı sayılar bildirmişlerdir. İbn Abbas’a: -Büyük günahlar yedi midir? Diye sorulmuş: Onlar yetmişe daha yakındır, diye cevap vermiştir.         

                Başka bir rivayette de:-Yedi yüze yakındır, ancak tövbe ve istiğfar ile büyük günah diye bir şey kalmadığı gibi ısrar ile de küçük günah büyük günaha dönüşür, diye cevap vermiştir. İbn Kesir, 1, 486

Günahın İnsan Üzerindeki Etkisi Günah insanın duygu ve düşünceleri üzerinde olumsuz etki yapar. Efendimiz (as) günahın bu etkisini şöyle açıklıyor: “Kul bir günah işleyince, kalbine siyah bir nokta konulur. O, bunu tövbe ve istiğfar ile koparıp attığı zaman kalbi cilâlandırılır. Fakat tekrar günaha dönerse, o noktalar artırılır. Nihayet kalbini kaplar. İşte bu, Cenab-ı Hakkın ‘Hayır (hakikat öyle değil), bilakis, onların işlemekte oldukları günahlar, kalplerini paslandırmıştır.’ ayetinde zikretmiş olduğu pastır.” (Tirmizî, Tefsirü Sûre 83)  buyurdular.

Hadis, iki noktaya dikkatimizi çekiyor:

1. Bir günahı hiç işlememek esastır. O günah ilk defa işlendiği zaman kalbi kirletmekte ve kalbin bazı özelliklerini yitirmesine sebep olmaktadır. Mümin yaptığı bu hatanın, işlediği bu günahın farkına varıp hemen tövbe ve istiğfar ederse kalbi de eski halini alır.                               

2. Mümin, bu günahı tekrar işler ve devamlı yaparsa bu leke kalbini tamamen kaplar.

Günah hakkındaki bu kısa bilgiden sonra şimdi de büyük günahlardan söz edelim.       

1- Allah’a Ortak Koşmak Büyük günahların en büyüğü Allah’a ortak koşmaktır. Bu sadece büyük günah değil, aynı zamanda küfürdür. Bütün Peygamberler Allah’ın bir olduğunu, ortağı ve dengi bulunmadığını ve yalnız ona ibadet edilmesi gerektiğini duyurmuşlardır.  Kuran’da şöyle buyruluyor:

Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. Bakara, 163 Evet, Allah birdir, ortağı ve dengi yoktur. Evrende her şeyin yerli yerinde olması ve herhangi bir düzensizliğin bulunmaması, onu yaratan ve yönetenin bir olduğunu ve ortağının bulunmadığını gösteren en büyük akli delildir. Bu gerçeği Kuran şöyle ifade ediyor:  Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Enbiya, 22  Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. Efendimiz putperest bir topluluk içinde büyümüştü. Bugün Müslümanlar için birliğin sembolü olan Kâbe putlarla dolu idi. Putlara tapanlar Allah’ı tanıyor, ancak onun ortakları olduğuna inanıyor ve bu ortaklar aracılığı ile ona yaklaşacaklarını sanıyorlardı. Nitekim Kuran’da buyruluyor ki:Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler. De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler. Lokman, 25 Allah’ı tanıdıkları, yerleri ve gökleri Allah’ın yarattığına inandıkları halde putlara niçin tapıyorlardı? Onların buna verdiği cevabı Kuran şöyle ifade ediyor: İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. Zümer, 3 Riya  Allah’a yapılan ibadete başkasını ortak etmek, şirk olduğu gibi gösteriş için ibadet etmek, hayır yapmak da şirkin başka bir çeşididir. Kuran’da şöyle buyruluyor:  De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” Kehf, 110

                Gösteriş için yapılan ibadeti, hayır ve hasenatı Allah kabul etmez. Esasen Allah, kendi rızası için olmayan hiçbir şeyi kabul etmez. İbadeti, her türlü gösterişten uzak yalnız Allah rızası için yapmalı, bunda dünya ile ilgili hiçbir çıkar sağlama düşüncesi olmamalıdır.

                Allah’a ortak koşan kimse, en büyük günahı işlemiş olur. Bundan tövbe etmedikçe, yani şirki terk etmedikçe Allah onu bağışlamaz. Allah Teâlâ’nın tek bağışlayamayacağını bildirdiği günah, budur. Nitekim Kuran’da buyruluyor ki:

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. Nisa, 48

                2- Sihir Yapmak              

                İnsanları tesir altına alarak büyük zararlara uğrattığı için sihir son derece veballi ve cezası büyük olan bir günahtır. Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır: Kim bir düğüm atar ve ona üfürürse sihir yapmış olur. Kim de sihir yaparsa şirke düşer. Kim (fayda umarak hayvan tırnağı, nazarlık gibi câhiliye âdetlerinden) bir şeyi (herhangi bir yere) asarsa, o astığı şeye havâle edilir (Allah’ın yardımından mahrûm bırakılır) Nesâî, Tahrîmü’d-Dem, 19

                Dinimiz sihri yasaklamış, sihirbazların kötü ruhlu insanlar olduklarını, dünyada da ahirette de perişan olacaklarını bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de rabbimiz:

                Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz. Taha 69  Buyurmaktadır.

                Âlimlerimiz, sihir öğrenip uygulamanın hükmü konusunda muhtelif görüşler ileri sürmüşlerdir. Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik ve Ahmed bin Hanbel’e göre sihir öğrenip yapmak küfürdür. Hanefî Mezhebi imamlarından bazılarına göre ise şerrinden korunmak için sihir öğrenilebilir; bu küfür değildir. Fakat sihir yapmanın câiz olduğuna veya fayda verdiğine inanmak küfürdür.

                3- Adam Öldürmek                                                                      

                İnsan doğarken bir takım temel haklara sahip olarak doğar. Bunların başında yaşama hakkı gelir. Her insan bu hakka sahiptir. Bu hakkı insana onu yaratan Allah vermiştir. Allah’ın verdiği bu haktan insanı mahrum etmeye kimsenin yetkisi yoktur. Buna kalkışan kimse yani, başkasının hayatına son veren kimse büyük günah işlemiş olur.                                        Allah Teâlâ şöyle buyuruyor

 Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.

Kuran cana kıymayı bir insanlık suçu sayıyor. Haksız yere bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek gibi günah olduğunu bildiriyor:

                Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır…Maide 32

Yine Kuran, bir müminin diğer bir mümini hata dışında öldürmesi düşünülemez, diyor: Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Nisa 92

Bir başka ayette de şöyle buyruluyor:

Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. Nisa 93

İnsanlar kıyamet günü dünyada yaptıklarının hesabını verirken kul hakkı ile ilgili ilk önce bu suçtan sorgulanacaklardır. Efendimiz şöyle buyuruyor.

                Kıyamet günü insanlar arasında verilen ilk hüküm, kan da'vâları hakkındadır. Buhari rikak 48

Bir insanın başkasını haksız yere öldürmesi büyük günah olduğu gibi, kişinin kendi canına kıyması yani, intihar etmesi de aynı şekilde büyük günahtır. Çünkü Allah insana hayatı ile ilgili bir tasarruf yetkisi vermemiştir. Kendi canına kıyan kimse, Allah’ın kendisine vermediği bir yetkiyi kullandığı için azabı hak etmiş olur. Efendimiz buyuruyorlar ki:

                Her kim kendini bir dağdan aşağı atıp da kendi ken¬disini öldürürse, bu intihar eden kimse cehennem ateşi içinde ebedî ve daimî olarak kendisini yüksekten aşağıya bırakır olacaktır. Her kim zehir yudumlar da kendisini öldürürse, o kimse de zehiri elinde, cehennem ateşi içinde ebedî ve daimî olarak zehiri içer olacaktır. Her kim de kendisini bir demir parçasıyle öldürürse, o da demiri elinde kendi karnına vurur ve yarar hâlde ebedî ve daimî surette cehennem ateşinde olacaktır. Buhari, Tıp, 56

Evet, Değerli Müminler! Haksız yere başkasını öldürmek, kendi canına kıymak büyük günahlardandır. Bundan uzak durmamız lazımdır.

                4-Yetim Malı Yemek                                                                    

                İnsanlar toplu halde yaşarlar. Toplu halde yaşayan insanların birbirlerine karşı hak ve görevleri vardır. Dinimiz toplum fertlerinin birbirleriyle yardımlaşmalarını öğütler.         

                Toplum içindeki yoksulların görüp gözetilmelerini, öksüzleri ise kendi çocuklarımız gibi koruyarak eğitip yetiştirilmelerini tavsiye eder. Efendimiz, gerek kendisine ve gerekse başkasına ait bir yetimi gözeten kimsenin cennette kendisine komşu olma şerefine ereceğini müjdeler.

                Öksüzler ve kimsesizler Allah’ın bizlere emanetidir. Onların anası da babası da bizleriz. Onları kendi çocuklarımız gibi eğitip yetiştirmek ve topluma yararlı bir insan haline getirmek bizim görevimizdir. Bir taraftan öksüzleri görüp gözetirken diğer taraftan onların mallarını korumak da görevlerimiz arasındadır. Mallarını yok olmaktan korumak ve büyüdüklerinde kendilerine teslim etmek de görevlerimiz cümlesindendir. Kuran, önce yetimlerin mallarına kötü niyetle yaklaşılmamasını emrediyor ve şöyle buyuruyor:

                Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Enam 152

Yetimlerin mallarına kötü niyetle yaklaşıp, koruyoruz diye onları yiyenlerin büyük vebal altında kalacakları ve büyük günah işlemiş olacakları Kuran’da bildirilmektedir:

Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır. Nisa 2

Haksızlık yaparak yetimlerin mallarını yiyenlerin karınlarına ateş doldurmuş olacakları ayette bildirilmekte ve şöyle buyrulmaktadır:

Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir. Nisa 10

5-Faiz Yemek                                                                  

Faiz helal olmayan bir kazançtır ve büyük günahlardandır. Bakara Süresinin 275-276.  ayetlerinde faiz ile ilgili olarak şöyle buyrulmuştur:

Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez. Bakara 275-276

6-Savaştan Kaçmak                                                                      

İslam, silm kökünden gelir. Silm ise; barış ve selamet demektir. Kuran’da buyruluyor ki: Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. Bakara 208

Barış içinde yaşamak, savaş için hazırlıklı olmayı gerektirir.      

“Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salah,” sözü bunu güzel ifade ediyor. Konu ile ilgili olarak Kuran’da şöyle buyruluyor:

Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın…

Askerlik, gerektiğinde savaşmak içindir. Vatan için savaşmak, Allah’ın emridir. Çünkü vatan savunması aynı zamanda dinin, namus ve şerefin de savunması demektir. Bunları savunmak ise dini bir görevdir. Vatan uğrunda can verenlere şehit denir. Şehitlik ise bir Müslüman’ın dünyada erişebileceği en yüksek mertebedir.                        

Düşmanla savaşmak ve şehit olmak, ne kadar büyük mükâfata erişmeye vesile ise savaştan kaçmak da o kadar büyük suç ve günahtır. Kuran’da şöyle buyruluyor:

                Ey iman edenler. Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin (savaştan kaçmayın) Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah'ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kötü yerdir! Enfal 15-16

  7-Namuslu Kadınlara Zina İftirası Yapmak      

                İftira, bir kimsenin yapmadığı bir şeyi yaptı, söylemediği bir sözü söyledi demektir.

İftira, toplumu rahatsız eden en çirkin bir sosyal hastalık olduğu içindir ki, Efendimiz İslam’a yeni girenlerden biat alırken onu, sakınmaları gereken hususlar arasında saymıştır:

                Allah'a (ibâ¬dette) hiçbir şeyi ortak kılmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız bir yalan¬la (kimseye) iftira etmemek, hiçbir ma'rûfta (iyi işte) isyan etmemek üzere bana bey'at (yânî benimle ahd) ediniz, içinizden sözünde du¬ran olursa mükâfatı Allah 'in üzerindedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda cezalandırılırsa, bu ceza ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı fiili Allah örterse, işi Allah'a kalır: İsterse onu affeder, isterse ona ceza verir". Biz de bu şart üze¬re Peygamber'le bey'at ettik. Buhari iman 11

Dinimiz insanın şeref ve haysiyetine büyük önem vermiştir. Bunun içindir ki, insana iftirada bulunmayı, onda bulunmayan bir kusur ve kabahati ona isnat etmeyi büyük günah saymıştır. Başkasına yapmadığı bir kötülüğü iftira etmek, onun üzülmesine ve acı çekmesine sebep olur. Bu ise vebaldir, günahtır. Kuran’da bu hususa dikkatimiz çekilmekte ve şöyle buyrulmaktadır: Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. Ahzap 58

Evet, başkasına yapmadığı bir kötülüğü isnat etmek ağır ve bir günah olduğu gibi, kendi günahını ve yaptığı kötülüğü başkasına yüklemek de katmerli bir günahtır. Nitekim Kuran’da: Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur. Nisa 112

Kuran, müminlerin kardeş olduklarını bildirir. Peygamberimiz de Müslüman’ı tanımlarken şöyle buyurur: Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Buhari, İman, 4; Müslim, İman, 64

Bir başka hadiste ise şöyle buyrulur:

 “Hiçbiriniz, kendiniz için arzû ettiğinizi kardeşiniz için arzû etmedikçe, (kemâliyle) îmân etmiş olmaz” buyurdu. Buhari, İman, 7

Başkasına iftira etmek, namus ve şerefine tecavüz etmek Müslüman’a yakışmayan çok kötü bir huydur. İnsanların incinmesine sebep olan bu davranış, toplumda kardeşlik duygularının zedelenmesine, birlik ve beraberliğin bozulmasına sebep olur.

İftiranın çeşitleri vardır. En kötüsü ve en çirkini ırz ve namusla ilgili olanıdır. İffetli bir kadına iftira etmek onun şerefini alt üst eder, varsa yuvasını yıkar, yoksa yuva kurmasına engel olur. Böylece günahsız yere ölünceye kadar acı çekmesine sebep olur. Bunun içindir ki Efendimiz iffetli, namuslu kadınlara iftira etmeyi insanı helak edici yedi günahtan biri olarak bildirmiştir. İftiraya uğrayan kimse ister erkek, ister kadın olsun, çoğu zaman kendini savunamaz. Bu durumda olan kimsenin Allah’a sığınmaktan başka çaresi kalmaz. Bu çaresizlik içerisinde Allah’a yönelen ve ona yalvaran kimsenin duasını Allah’ın kabul edeceği Efendimiz tarafından bildirilmiştir. Ayrıca insanlara eziyet edenler, onların şeref ve namuslarına dil uzatanlar, bu yaptıklarının cezasını öbür dünyada ağır bir şekilde çekecekler, kazandıkları sevapları da kaybedeceklerdir.                  Bakınız Efendimiz ne buyuruyorlar:

Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir. Buhari, Mezalim, 10

Hazırlayan: İsmet GENCER  

(Cezaevi Vaizi)   

Yazarın Diğer Yazıları