Cuma Sohbetleri

İSLAM GÜZEL AHLAKTIR

Cuma Sohbetleri

Ahlâk, insanın kendisi dâhil, varlıkla ve insanlarla ilişkilerin de nasıl davranması yada davranmaması gerektiğini gösteren değer yargıları bütünüdür. Ahlâkın dinde önemli bir yeri vardır. Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’de güzel ahlâkı ile övülmüştür: “(Ey Muhammed) Şüphesiz sen yüksek bir ahlâk üzeresin.” buyurulmuştur. Peygamberimiz(s.a.v) de:  “Ben ancak yüksek ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur.

Ahlâkın dindeki bu önemli yeri sebebiyledir ki Peygamberimiz(s.a.v) insanları, Allah’ı tanımaya ve yalnız O’na ibadet etmeye çağırırken ahlâkî esaslara uymayı da öğütlüyordu. Nitekim Peygamberimiz(s.a.v) Kâbeyi ziyaret için gelen Yesrip (Medine)lileri, Akabe denilen yerde karşılayıp onlara İslâmiyeti telkin ettiği zaman şöyle demişti: “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye bühtan etmemek, iyi işi işlemekte karşı gelmemek üzere bana biat ediniz (yani bana söz veriniz), içinizde sözünde duran olursa onun ecir ve mükafatı Allah’ın üzerinedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyada cezaya uğrarsa bu ceza ona keffarettir. Bunlar dan birini yapıp da yaptığı işi Allah Teâlâ örterse işi Allah’a kalır; isterse onu affeder, dilerse ona azap eder.”

Habeşistan’a ilk hicret eden müslümanları Habeş kralı huzuruna çağırıp doğup büyüdükleri ülkeyi niçin terkedip hicret ettiklerini sorduğu zaman muhacirler adına Hz. Ali’nin kardeşi Hz. Cafer şöyle demişti: “Ey hükümdar, biz cehalet içinde yaşayan bir millet idik; putlara tapıyor, lâşe yiyorduk, fuhuş yapıyorduk. Akraba ile münasebeti kesiyor, komşuluk haklarına riâyet etmiyorduk. Kuvvetli olanımız zayıfı eziyordu. Biz toplum olarak bu durumda iken Allah Teâlâ bize acıdı, lütfederek içimizden birini Peygamber gönderdi. Soyu, iffet ve şerefi hepimizce bilinen birisi. O, bizi Allah’a ibadete çağırıyor, atalarımızın tapınageldikleri ağaç ve taş parçalarını terketmemizi söylüyordu. Bize, doğru söylemeyi, emanete ve akrabalık bağına riâyet etmeyi, komşularla güzel geçinmeyi, kan dökmekten sakınmayı; fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu kadınlara iftira etmekten, dil uzatmaktan uzak durmayı bildiriyordu. Allah’a ibadet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamayı emrediyor; namaza, sadaka ve iyiliğe, oruca davet ediyordu. Biz de ona inandık, getirdiği dine uyduk. Allah tarafından getirdiklerini tasdik ettik. Onun haram dediğini haram bildik, helâl dediğini helâl tanıdık. Bundan dolayı içinde yaşadığımız toplum bize düşman kesildi. Bu sebeple hicret ederek ülkenize geldik.”

Peygamberimiz ahlâkı güzel olan müslüman olmayanlara bile ilgi duyardı. Tay kabilesi Hz. Ali tarafından esir alınmış ve esirler Medine’ye getirilmişti. Bu kabilenin cömertliği ile meşhur şairi Hâtim et-Tâî’nin kızı Seffane de esirler arasında bulunuyordu. Bu kadın Peygamberimizin huzuruna çıkarak:

—Ey Muhammed, ben, kavminin efendisi olan Hâtim et — Tâî’nin kızıyım. Babam, iyi ahlâk sahibi idi. Çoluk çocuğunu korur, köleleri ve esirleri azâd eder, açı doyurur, çıplağı giydirir, konuğu ağırlar, yemek yedirir, karşılaştığı kimselere selâm verir, hiçbir ihtiyaç sahibini geri çevirmezdi. İşte ben böyle bir adamın kızıyım. Babamın hatırı için beni serbest bırak, dedi. Peygamberimiz(s.a.v):

—Ne diyorsun, bu saydıkların müminlerin nitelikleridir, buyurduktan sonra; “Bu kadını serbest bırakın. Çünkü bunun babası güzel ahlâkı seviyordu, Allah Teâlâ da güzel ahlâkı sever” buyurdu. Orada bulunan Ebû Burde b. Yenar ayağa kalkarak:

—Ey Allah’ın Resûlü, Allah Teâlâ güzel ahlâkı seviyor mu? dedi. Peygamberimiz;

—Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir kimse Cennete ancak güzel ahlâkı sebebiyle girer, buyurdu. Gerçekten Peygamberimiz güzel ahlâka büyük önem verirdi. “Benim katımda en sevimliniz ve kıyamet gününde meclisime en yakınınız ahlâkı en güzel olanınızdır. Sizden en sevmediğim ve kıyamet gününde meclisimden en uzakta kalacak olanlar; kibirli kibirli ağız eğerek gösteriş için lugat parçalayan ve çok konuşan kimselerdir.” buyurdular.

Güzel ahlak sahibi olmanın hem amel hemde iman ile sıkı bir bağı vardır. Zira, Peygamber(s.a.v); “İman yönünden müminlerin en olgunu ahlâkı en güzel olanlarıdır. En hayırlınız da kadınları için hayırlı olanınızdır.” buyurarak imanın kemal derecesine ancak güzel ahlak sahibi insanlarin ulaşacağını vurgulamıştır. Allah(c.c) da Kuranda; “Namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor.” Buyurarak güzel bir şekilde yapılan ibadetlerin kötü ahlaktan uzaklaşmaya sabep olduğuna dikkatleri çekmiştir. Bunun için sağlam bir imanla beraber özenerek yapilan salih ameller ahlakın güzelleşmesine ve olgunlaşmasına vesile olacaktır.

Yüce rabbim iman, amel ve güzel ahlak sahibi olup, güzel ahlak sahibi nesil yetiştirmeyi bizlere nasip eylesin. Her türlü kötü ahlaktan da bizleri uzak eylesin.

 Mustafa YILMAZ  Cezaevi Vaizi

Yazarın Diğer Yazıları