Enver Şengül

EDİRNE KALESİ'NİN GÜNÜMÜZE ULAŞAN SURLARI?

Enver Şengül

Edirne, bir kale şehriydi. Osmanlı'nın fethine kadar son derece görkemli surları olan kalenin  içinde varlığını sürdürüyordu. Roma İmparatoru Hadrianus bundan 1900 yıl kadar önce o zaman stratejik bir kasaba olan Edirne'ye gelmiş ve çok beğenip etkilendiği bu güzel şehrin etrafının surlarla çevrilmesini emretmişti.  M.S. 117- 138 yılları arasında kale tamamlandı ve yüzyıllarca da büyük ve yüksek burçları ile şehrin güvenli bir şekilde varlığını sürdürmesine neden oldu.

Osmanlı Sultanı II.Murat 1363 yılında Edirne'yi fethettikten sonra Türk yerleşimleri genellikle kalenin dışında olmuş, imparatorluğun yönetildiği Edirne Sarayı, Türk mahalleleri ve konaklarının yanı sıra Türk İslam mimarisinin muhteşem eseri Selimiye Camii kalenin dışında yapılmıştır. Bu nedenledir ki Kaleiçi'ndeki Gayrimüslim halk ve ibadethaneler hep varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

Aradan yıllar geçti ve nasıl olduysa bu yüksek surlarla çevrili 360.000 m2 büyüklüğündeki devasa kale zamanın törpüsüne dayanamadı yavaş yavaş yok olup gitti. Zamanın yöneticileri ve özellikle Vali Hurşit Mehmet Paşa tarafından 1866-1870 yıllarında şehir içerisinde hastane, hükümet binası, kışla ve okul yapılması için taşlarından yararlanılmak üzere surların büyük bir bölümü yıkıldı. Günümüzde bakıldığında sadece Makedonya Kulesi diye adlandırılan  Üç Şerefeli Camii karşısındaki dört büyük burçtan biri, burcun hemen yanındaki kazılarla ortaya çıkarılan sur kalıntıları, Sultan Oteli'nin arka kısmında küçük bir bölüm ve Tunca Nehrine doğru evler arasında kalmış bir iki duvar yıkık dökük halleri ile günümüze ulaşmayı başarabildi. Kalenin bu surlarından Makedonya Kulesi ve çevresi hariç diğer hiç bir kalıntı günümüzde koruma altında değildir.

Bundan 7-8 yıl kadar önce de Saraçlar Caddesi'nden Ender Mağazası'na doğru giderken yolun sağındaki Ticaret Borsası'na ait bir binayı Ev-Kur mağazaları alarak buraya büyük bir mağaza yapmak için çalışmalar başlattı. Yapılan temel kazılarında ise Edirne Kalesi'nin Roma döneminden kalma çok önemli surları ortaya çıktı.  Durum böyle olunca bu alana doğal olarak bina yapma izni verilmedi. Ortaya çıkan muntazam duvarlar da  kazıların ve otların arasında unutulup gitti.

Bu duvarlar ve önündeki boş alan, arkeoloji parkı olacak kadar güzeldi. Ama hiç bir girişim yapılmadı. Devletimiz bu kazılara ne hikmetse sahip çıkmadı. Çok merak ettiğim bir konu var. Acaba bir kentin 2 bin yıllık tarihini ortaya koyan bu kale surları gelişmiş bir ülkenin herhangi bir kentinde ortaya çıksaydı acaba o ülkenin yetkilileri ne yapardı? Hiç tereddütsüz burayı sahiplenir onarır, arkeolojik değerini ortaya koyar ve güzel bir çevre düzenlemesiyle şehirlerinin en çok gezilen turizm alanlarından biri haline getirirlerdi.

Ya biz? Elimizdeki değerlerin fazlalığından mıdır nedir bu kadar değerli arkeolojik bir eserin öneminin geçmişte de hiç farkında olamadık ve ne yazık ki günümüzde de olamıyoruz. Genlerimize işlemiş bu duyarsızlığımızı bir türlü içimizden silip atamıyoruz.

Bu tür kalıntıları ne zaman önemseyeceğiz? Fotoğrafta gördüğünüz gibi, öylesine otlar içinde kendi kaderine terk edilmiş halde duran sur kalıntılarının bir tarihi şehir için pırlanta değerinde olduğunun farkına acaba ne zaman varacağız?

Yazarın Diğer Yazıları