Enver Şengül

ESKİŞEHİR'İN GÜZELLİĞİ, EDİRNE'NİN ÇİRKİNLİĞİ!

Enver Şengül

Şu iki fotoğrafa bir bakın. Birisi Eskişehir Porsuk Nehri'ni gösteriyor. Diğer, ise Edirne Meriç Nehri'ni...

Biri estetiği, güzelliği simgeliyor, diğeri çirkinliği.

Biri doğallığı ve kente uyumunu, diğeri ise yapaylığı ve uyumsuzluğu...

Evet sevgili okurlar, Meriç Nehri'nde yapılan çirkinliği bir kaç yazımda farklı örnekler vererek anlatmaya çalışıyorum. Daha önce yurt dışından örnekler vermiştim şimdi ise yurt içinden Eskişehir'den...Güzel şeyler sadece gelişmiş batılı ülkelerde değil, kendi ülkemizde de yapılıyor çünkü.

Eskişehir'e gidenler biliyorlardır. Bundan 15-20 yıl kadar öncesine kadar çok kötü durumda olan Porsuk Nehri, bakımı, üzerinde yapılan nostaljik köprüler ve çevre düzenlemesiyle  inanılmaz güzel  ve turistik bir yer haline geldi. Sağlı sollu gözü okşayan duvarlarla nehir kontrol altına alındı, yeşillendirmeler doğru şekilde yapıldı, yaya ve bisiklet yollarıyla nehrin çevresi tam bir yaşam alanlarına dönüştürüldü.

Doğrusu Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve  emeği geçenleri kutlamak gerekir.

Gelelim Edirne'ye Meriç Nehri'ne...

Şehrimize gelen yabancılar, nehrin her iki yanında uzayıp giden  bu devasa beton duvarları görünce doğrusu şaşırıp kalıyorlar.  DSİ'nin çok büyük harcamalarla Edirne'ye güzel bir şeyler yapayım derken bence olabilecek en büyük kötülüğü yaptığını düşünüyorum. Birkaç yılda bir olan taşkınları önleme adına güzelim nehrin doğal yapısı bozuldu ve Meriç Nehri devasa büyüklükte bir beton kanala dönüştürüldü. Üsteli tüm bu betonlaşma Türk- İslam köprü mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan tarihi Meriç (Abdulmecit) Köprüsü'nün yanı başında yapıldı.

Söğüt dallarının sularla birleşmesiyle şairlerin dizelerine konu olmuş bu güzelim nehir doğadan koparıldı ve  böyle çirkin bir kana dönüştürüldü.

Bu olumsız tablo, görebildiğim kadar kimsenin tepkisini de çekmiyor.  Ne belediyemizin konuyla ilgili bir açıklamasını duydum, ne valiliğin ne de sivil toplum kuruluşlarının. Bir iki cılız tepkinin dışında hiç bir ses, şehrin gündemini takip etmeye çalışan bu satırların yazarının kulağına gelmedi.

Hatta Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan de hiç bir ses seda çıkmadı. Hem kültürün, hem de tabiatın yok edildiği bu çalışmaya onay verip vermediğini, vermediyse bir işlem yapılıp yapılmadığını doğrusu çok merak ediyorum.

Ben nehir kenarındaki bu yüksek beton duvarlarını utanç duvarına benzetiyorum. Bir şehir, bir nehir ve bir kültür ancak bu kadar bozulabilir.

Hele yer yer üzerine grafiti yazıların da yazılmaya başlamasıyla daha da çirkinleşen  bu yüksek beton duvarlar, bana göre Edirne'nin ve Meriç'in  güzelliğine vurulmuş en büyük darbelerden biri olmuştur. 

Yazarın Diğer Yazıları