Bundan bir iki ay kadar önce Kıyık Caddesi’nde bulunan tarihi ahşap ev yanıp kül olunca hemen altında metruk halde bulunan Haşim İşcan evi de gündeme gelmişti.
Yerel basınımız ve özellikle Edirne sevdalısı yerel tarihçi Cengiz Bulut arkadaşımız bu konuyu günlerce dile getirip eğer kurtarılamazsa bu güzelim evin de diğeri gibi kısa sürede ya yıkılacağını ya da yanıp kül olacağını belirterek bir an evvel bu güzel yapıya el atılmasını istemişlerdi.
Ben de bu konuda bir gelişme olup olmayacağını merakla takip ettim. Sonuç beklediğim gibi oldu ve kimse bu tarihi evle ilgilenmedi. Cengiz Bulut’un deyimi ile yetkililerimiz “Ah, vah edip geçiştirdiler”
Haşim İşcan evi iki yönüyle oldukça önem taşır. Birincisi, bu ev, geçmişten günümüze ulaşan en önemli sivil mimari örneklerinden biridir. İkincisi ise Haşim İşcan’ın doğup büyüdüğü ev olmasıdır. 1898 yılında Edirne’de doğan Haşim İşcan, Edirne Lisesi mezunudur. Kız Öğretmen ve Edirne liselerinde öğretmenlik yapmıştır. Ülkemizin Tekirdağ, Erzurum, Antalya, Bursa ve Samsun gibi illerinin valiliklerinin yanı sıra İstanbul’un ilk seçilmiş belediye başkanlığını yapmış; daha önemlisi milli mücadele döneminde önemli görevler üstlenmiştir. İşcan, ayrıca Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çalışmalarında da aktif olarak yer almış ve bundan dolayı Yunanlılar tarafından esir alınarak Grit’e sürgüne yollanmıştır.
İşte tarihi ve kültürel açıdan önemi büyük olan bu ev kendi kaderine terkedilmiş durumda. Edirne’de, rahmetli Valimiz Fahri Yücel döneminin dışında tarihi ev ve konaklarla ilgilenen, projeler üreten, onları restore edip kurtararak şehrin kültür hayatına katan hiçbir yöneticiye rastlamadım.
Yapılanlar olmadı mı elbette oldu ama bunların hiç biri bu kentin tarihi sivil mimarisinin kurtarılmasına yetecek düzeyde olmaktan oldukça uzakta kaldılar.
Bu konuda büyük sorumluluk elbette ki valiliğimize ve bence daha çok belediyemize düşüyor. Çünkü Türkiye’nin birçok yerinde bu tür tarihi binaların kurtarılmasına hep belediyeler öncülük ettiler. Eskişehir Odunpazarı, Safranbolu, Ankara Beypazarı ve Hamamönü, Bursa Cumalıkızık ilk aklıma gelenler. Hiç uzağa gitmeyelim komşu il Kırklareli’ndeki şehrin ilk yerleşim yeri olan Yayla Mahallesi’ni de bu listenin arasına rahatlıkla sokabiliriz.
Şehrin bu eski yerleşim alanları ile ilgili projeler oluşturuldu, bütçeler bulundu, hibeler elde edildi ve restore edilerek şehrin kültür ve turizm hayatına kazandırıldı.
Bizde de tek tük de olsa elbette yapılıyor ama yeterli değil. Bu sivil mimarinin ve paha biçilmez tarihi konakların kurtarılması şehrin en öncelikli sorunlarında biri olmalı ve geniş kapsamlı restorasyon projeleri üretilmelidir.
Ama gel gör ki böyle bir çalışma maalesef olmuyor. Şehrimizi yönetenler bu konuları bu tarihi şehrin önem sırasında gerekli yere maalesef koymuyor. Öyle de olunca başta çok kültürlü Kaleiçi semti olmak üzere, şehrin farklı yerlerindeki tarihi ev ve konakların birçoğu yavaş yavaş yıkılıp, yok olup gidiyor.
Haşim İşcan evi, kıyık caddesinde ve yol üzerinde. İç kısımdaki odalarının birçoğu çökmüş durumda, ön tarafı ise olduğu gibi ayakta duruyor. Kültür merkezi ya da müze olacak kadar güzel olan bu üç katlı bina ne yapılıp edilip kamulaştırılmalı ve kurtarılmalıdır.
“Ah vah edip geçiştirme” dönemi artık sona ermeli ve görebilmeli bu şehrin tarihini ve kültürünün korunup gelecek kuşaklara aktarılmasını isteyenler…
Payitaht Edirne şehri bunu çoktan hak ediyor çünkü.