
DEĞİŞEN ZAMANLA FOTOĞRAF ÇEKİLME PSİKOLOJİSİ
Özge Özkan
Elime ne vakit eski bir dergi, eski bir albüm geçse; ya da internette tesadüfen yıllar öncesi çekilmiş bir fotoğrafa rastlasam uzun uzun bakıp incelerim.
Bir fotoğrafçı değilim; ancak bu konuya ilgimin olması nedeniyle anlatmaya değer gözlemlerimin, fikirlerimin olduğuna inanıyorum.
“Fotoğrafçılık” mesleği fotoğraf makinesinin icadı ile birlikte 1850’ li yıllardan sonra özellikle de 1870’ li yıllardan sonra teknolojinin gelişimine bağlı olarak hız kazanmıştır.
O dönemlerde; fotoğrafçı sayısının az olması, fotoğraf çekimlerinin maliyetli olması, özellikle küçük yerleşim yerlerinde fotoğrafçı bulunmaması, moda sektörünün yavaş ilerlemesi ve toplumun fotoğraf çekilme alışkanlıklarının olmaması gibi nedenlerden dolayı; insanların ya hiç ya da çok az sayıda fotoğrafa sahip olduğunu söylemek mümkündür.
1850 – 1930 yılları arasında farklı kültürlerin, farklı ekonomik statüye sahip olan insanların fotoğraflarını inceleyip genel bir fikre vardığımda; poz veren insanların yüz ifadelerinin, duruşlarının, giyim tarzlarının benzer olduğunu söyleyebilirim. Çünkü çok sayıda fotoğraf çektirebilme şansı olmayan insanlar özel günlerde fotoğraf çektiriyorlardı. Bu yüzden fotoğraflardaki giysileri kalitelidir, o gün içerisinde mutludurlar, gururludurlar. Sonuç olarak çekilen fotoğraflarda ortaya çıkan tablo ya asil bir duruştur ya da mütevazı, kibar ve samimi bir tebessümdür, gülüştür.
1930’ lu 1940’ lı yıllardan sonra kadın giyim modasının değişmeye başlaması ile birlikte önceki dönemlere damgasını vuran sade, şık, asil kıyafetler önem kaybederken; vücut hatlarını daha çok gösteren, daha çok dikkat çeken kıyafetler ön plana çıkmaya başlamış; ve o tarzda bir giyim zevkine sahip olan, poz veren kadınların da, yüz ifadelerinden masumiyet, tebessüm, içtenlik yavaş yavaş silinmeye başlamıştır.
1940’ lardan sonra ise fotoğraf makinelerinin, fotoğrafçıların daha çok yaygınlaşması ile beraber kırsal kesimlerde yaşayan bireyler de fotoğraf çekilebilme imkânı bulmaya başlamıştırlar. Bu vesileyle kırsal kesimlerde yaşayan insanların fotoğrafları ile daha iyi yerleşim bölgelerinde yaşayan insanların çekildikleri fotoğraflarda farklılıklar belirginleşmiştir. Özel günlerin dışında da fotoğraf çekilme imkânı bulan bireylerin günlük giysilerinin fotoğraflara yansıması ile beraber ekonomik farklılıklar görülür hale gelmiştir. Bu noktada giyimin insanların poz verirken ki, duruşlarında bakışlarında, yüz ifadelerinde farklılıklar yarattığı görülmektedir.
Diğer bir değinilmesi gereken nokta ise; toplum içerisinde yüksek bir statüsü olmayan insanlardan, ilk defa fotoğraf çekilme fırsatı yakalayan ya da çok uzun zaman aralıklarıyla fotoğraf çekilenlerin; fotoğraf çekimi esnasında heyecan, mahcubiyet, nasıl poz vereceğini bilememe gibi duygu ve düşüncelere kapıldıklarını da göz ardı etmemek gerekir.
1970’ lere geldiğimizde fotoğraf makinelerinin hanelere girmeye başladığı görülmektedir. Artış gösteren fotoğraf çekimleri ile ev içindeki yaşam ve giyime dair fotoğraflar da ön plana çıkmaya başlamıştır. Yine bu yıllardan sonra çekilen fotoğraflarda dönemin gençlerinin, günümüz tabiriyle ergen pozlar da verdikleri, yetişkinlerin de asil duruştan yoksun fotoğraflar çekildikleri ifade edilebilir.
Tüm bunların yanı sıra eski fotoğrafların ortak bir güzel yanı vardır. Eskiden filmler yıkanır ve fotoğraflar çıkarttırılırdı. Dijital fotoğraf makinelerinin çıkması ile beraber maalesef ki, fotoğraflarımız, fotoğraf albümlerimiz teknolojik aletlerde kalmaya başladı.
Bence bir kitabı matbaa baskısı ile sayfaları çevirerek okumakla, bilgisayardan PDF halinde okumak nasıl aynı değilse; fotoğraflara bakmak da öyledir; sayfalarını çevirerek bakacağınız bir fotoğraf albümünün yeri apayrıdır.
Ne yazık ki, günümüzde cep telefonlarının bir fotoğraf makinesi, bir bilgisayar özelliklerini taşıması; fotoğraflarımızın her an cebimizde olmasını sağladığından fotoğraf albümü kültürü yok olmaya yüz tutmaktadır.
Ve aslında doğruyu söylemek gerekirse; günümüzde çok büyük bir insan kitlesinin albümde saklamaya değer pozlar içeren fotoğraflar çekildiğini düşünmüyorum. Geçmişten günümüze gelen fotoğraf çekimi sürecinde insanlar önce asilliğini, sonra da içtenliğini kaybetti. Şu an ise sosyal medyada paylaşılan şahsi fotoğraflara baktığımda çok insanın karakterini de kaybettiğini görüyorum. Yetişkin insanların bile ergen pozu olarak nitelendirebileceğimiz pozlar verme eğilimi göstermeleri ilginç, bir o kadar üzücü.
Fotoğraf çekimi ile alakalı tüm bu değişimler bilim adamlarının da çalışmalarına konu olmuştur. Özellikle selfie çekimleri sayesinde bireylerin pozları, fotoğraf çekilme ve çekildikleri fotoğrafları paylaşma sıklığına bakarak psikolojilerine dair tespitler yapmak, ön fikir oluşturmak mümkündür.
Anlayacağınız, birçok konuda bilinçli olmak kadar artık fotoğraf çekimleri konusunda da bilinçli birey olmak önemlidir.
“Pişman olacağınız fotoğraflar çekilmemeniz dileğiyle…”
Özge ÖZKAN
İLETİŞİM: [email protected]