Özge Özkan

OTOBÜSTE BİR ÇOCUK OLMAK

Özge Özkan

Ev - okul derken hafta içi her gün otobüsle ya da servisle yolculuk ediyorum. 6 – 7 yıldır aynı düzende devam ediyor hayatım. Ve etrafımdaki insanlarla sohbet esnasında “Zor olmuyor mu her gün gidip gelmek?” sorusu ile çok sık karşılaşıyorum.

Ne yalan söyleyeyim, bazen bu soruya cevap vermekten sıkılıyorum. Bu benim rutinlerimden biri ve ben böyle gayet mutluyum. Ve son 2 yıldır özellikle otobüsle yolculuk yapmayı daha çok seviyorum. Her bilet alırken, otobüste küçük bir çocuğun olmasını diliyorum içimden.

Yanımda bir oyuncak ya da çocuğun ilgisini çekebilecek herhangi bir şey yokken, tanımadığım bir çocukla nasıl iletişim kurabilirim 1 saat boyunca, bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Aslında ilk zamanlarda böyle bir şey aklımda yoktu. Otobüsteki çocukları, ebeveynleri ile diyaloglarını izliyordum sadece…

 Tabi “diyalog” dediğime bakmayın. Diyalog yerine çocuğun azarlanma zamanı desem yeri var. Öncelikle çoğu ebeveyn tek bir bilet alıp çocuğunu kucağında tıkışık bir şekilde taşımayı tercih ediyor. Ebeveynlerin çoğu zaten ilgisiz, bilinçsiz… Çocuk kucağında gıkını çıkarmadan uslu uslu otursun beklentisi içerisindeler. Çocukla olan sohbetlerinin neredeyse tamamını “yapma, uslu dur, birazdan geleceğiz, çok az kaldı, ben sana ne dedim, beni sinirlendiriyorsun ama, yeter, şımarma…” gibi cümleler oluşturuyor.

Çocukla iletişim kurmadıkları gibi, çocuğa meşgale olsun diye bir oyuncaktır, resimli kitaptır vs. bu tarz şeyler de almayı akıl etmiyor çoğu.

Zaten yolculuk süresini göz önünde bulundurursak, 20 – 30 dakikadan fazla süren yolculuklar eğlenceli hale getirilmediği sürece çocuk için eziyetten başka bir şey değildir.

Benim o çocuklarla nasıl iletişime geçtiğimi söylemek gerekirse, başlarda gerçekten fikrim yoktu. Bir gün 3-4 arkadaş beraber otobüse bindik, yerlerimize oturduk. Sonra küçük bir kız çocuğu otobüsün giriş merdivenlerine bir yandan çıkmaya çalışıp, diğer yandan otobüsün dışında duran babasına oyun yapmaya çalışıyordu. O sırada otobüste yere oturup, yerleri falan da elliyordu. Benim yanımdaki arkadaşlar ilk önce o çocuğa “Kaka o elleme…” “Pis orası hasta olursun bak.” gibi sözler söylediler.

Ardındansa ben konuştum. Çocuğa elimi uzattım, gözlerinin içine bakarak sıcak bir ses tonuyla ve gülümseyerek “Merhaba” dedim. O da bana elini uzattı, gülümsedi ve yerden kalktı. “İstersen koltuğa oturabilirsin.” dedim koltuğu işaret ederek. Bana doğru ilerlemeye başladı.

Şansıma bilet numaraları benim arka koltuğummuş. Babasının kucağında oturdu yol boyunca. Tabi kısa bir sürede sıkılıp, mızmızlanmaya başladı.

Ben de havaya elimi kaldırıp ona “Çak” falan yapıp oyun kurmaya çalıştım. Ben elimi kaldırmayınca benim kafama o dokunmaya başladı. Tüm yol boyunca bunları tekrarlayarak vakit geçirdik.

Daha sonraki süreçlerde ise önümde, yanımda, arkamda falan oturan çocuklar olduğunda onların sıkılmalarını bekliyorum öncelikle. Sonra onlara dönüyorum ve diyorum ki: “Benim çok canım sıkıldı, benle oyun oynamak ister misin?”

Çekinenler de oluyor tabi. Hemen “Tamam.” demiyorlar. Hatta “Hayır.” diyerek reddedenler de oluyor. Sonra ben;

“Ama çok güzel bir oyundu. Anlatayım mı?” diyerek hemen oyunumu kısaca anlatıyorum. İlk önce “Ne Düşünüyorum?” oyunu oynuyordum. Bu arada 4 yaş çocukları bu oyunda ipucu renk olduğunda harikalar.

Bu oyundan sonra evcilik oynuyoruz genelde. Ya da sohbet ediyoruz, hayal gücünü görmeye çalışıyorum çocukların.

Ama geçen hafta bir çocukla “Ne Düşünüyorum?” oyununu ve evcilik oynadıktan sonra, çocuk benle başka oyunlar oynamak istedi. “Peki senin oynamak istediğin bir oyun var mı?” diye sordum.

Bana bir oyun anlattı. Oyunun adı var mı bilmiyorum ama ben adını “Ellerimizle Ne Yapalım?” koydum. Oyunu oynarken ellerimizle fiziksel temas gerçekleştiği için çocukla aramızda daha güvenli, samimi bir ilişki oldu. Yolculuk sonunda ayrılırken ikimiz de üzüldük hatta.

Ben böyleyim işte...

Oyunları, çocuklarla oyun oynamayı, onlardan bir şeyler öğrenmeyi ve onlar sayesinde hayal gücümü, yaratıcılığımı geliştirmeyi gerçekten çok seviyorum.

Otobüste insanlar bazen şaşırıyorlar bu yaşta birinin çocukla çocuk olmasına… Ben artık o insanları umursamadan, çekinmeden davranıyorum. Arada çocukla inek taklidi yapıp “Möö” lediğim bile oluyor.

Neyse çok uzadı satırlarım…

Bir daha ki yolculuklarımda yeni oyunlar öğrenmek dileğiyle…

Hoşça kalın.

 

Özge ÖZKAN

Trakya Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği (2014-2018)

İLETİŞİM: [email protected]

Yazarın Diğer Yazıları